Connect with us

Genel

Aisin Otomotiv Dijitalleşme Yatırımının Yüksek Kazanımlarına Dikkat Çekti

Yeni endüstri çağının akıllı fabrikalarına öncülük eden ve sanayinin gelişiminde rol üstlenen ProManage, ST Endüstri Radyo iş birliğiyle hayata geçirdiği ‘‘Dijitalleşen Sanayicilerin Tecrübe Paylaşımları’’ program dizisiyle sektörlerin dijitalleşme yolculuklarına rehberlik ediyor.

  Fark yaratan dijitalleşme yatırımlarını yöneterek sektörlerinde öne çıkan şirket yetkililerinin deneyimlerini paylaştığı program, başta KOBİ’ler olmak üzere pek çok farklı sektörden üreticiye dijitalleşmenin yol haritası ve kazanımları konusunda ışık tutuyor. Sanayinin bel kemiğini oluşturan otomotiv sektörünü de gündemine taşıyan programda; Toyoto Group bünyesinde yer alan Aisin Otomotiv Türkiye Başkanı Murat Ayabakan, dijital dönüşümle yakaladıkları başarıları anlatarak sektördeki firmalar için ilham verici bilgiler paylaştı.

 

Fabrikaları dijital alt yapılara entegre etmek isteyen ancak birçok soru işaretiyle karşı karşıya kalan sanayicileri, bu yatırımları bizzat deneyimlemiş sektör temsilcilerinin tecrübeleriyle buluşturan ProManage, “Dijitalleşen Sanayicilerin Tecrübe Paylaşımları” program dizisiyle oluşan sinerjinin Türk sanayisine hâkim olmasını amaçlıyor. Her perşembe sabah 09.00-10.00 ve akşam 20.00-21.00 saatleri arasında farklı sektörlerden profesyonelleri ağırlayan programın moderatörlüğünü Doruk Yönetim Kurulu Üyesi ve ProManage Corporation Genel Müdürü Aylin Tülay Özden ile ProManage Müşteri Başarısı Yöneticisi Murat Uruş yapıyor. Programın kayıtlarına ise podcast olarak ST Endüstri Radyo’nun web sitesinden ve video olarak ProManage YouTube kanalından ulaşmak mümkün.

“Daha rekabetçi olmak ve daha yüksek verim elde etmek istedik”

İlk dijitalleşme adımlarının atılmasında en doğru veriye ulaşma ihtiyacının etkili olduğunu söyleyen Aisin Otomotiv Türkiye Başkanı Murat Ayabakan,yatırım kararı almalarındaki nedenleri şu şekilde paylaştı:“Japon sistemi tamamen insan kontrolünde otomasyon ve hız üzerine kurulu bir sistem. Bu sistemin belli başlı alt kırılımları mevcut. Ayrıca bu kırılımların sürekli olarak iyileştirilmesi ve geliştirilmesi gerekiyor. Japon sistemi üzerine inşa edilen üretim organizasyonlarında sistem kendi kendine yetecek şekilde tasarlanıyor. Sadece bazı temel yazılımlarla veri toplamak ve bunu günlük olarak proses etmek faydalı olarak kabul ediliyor. Biz, verilerin manuel olarak kaydedilmesinin hataları da beraberinde getirdiğini deneyimledik. İşletme olarak gerçek verilerle çalıştığımızı sanırken aslında manipüle edilmiş verilerle çalıştığımızı gördük. Örneğin; gelen verilere göre verimlilik çok iyi görünürken kârlılığa bakıldığında beklenen rakamlara erişemediğimizi, hurda rakamları düşük görünürken fabrika turlarında hurda bunkerlerinin çok dolu olduğunu fark ettik. Dolayısıyla verilerin insan eliyle değil doğrudan kaynağından, gerçek zamanlı ve online olarak temin edilmesi gerekiyordu. Doğru veri ihtiyacına ek olarak, hem zamanla artan müşteri ve üretim potansiyeli hem de otomotiv sektörünün Endüstri 4.0 ile birlikte çok daha talepkâr olmasının etkisiyle manuel yöntemler yerine bilgi teknolojilerini tercih etmeye karar verdik. Burada yine Japon kültürünün getirmiş olduğu ‘adım adım iyileştirme’ yöntemini tercih ettik. Amacımız kendi sistemimizin, anahtar teslim bir MES ile birleştirilmiş ERP sisteminin getirilip kurulmasıydı. Uzun süre firmaları birbirleriyle karşılaştırdık, analizler yaptık ve en sonunda 2013 yılında ProManage sistemiyle yola çıkma kararı aldık. Bu sistem, 2014 yılında fabrikamızda kullanıma geçti.”

 

“Çalışanlara dijitalleşme ihtiyacının gerekliliğini iyi anlatmak gerekiyor”

Rekabetin olduğu her sektörde verinin toplanması ve işlenmesinin çok kritik olduğuna dikkat çeken Murat Ayabakan, dijitalleşme sürecinde yaşadıkları sorunlara ve aştıkları engellere değindi. Hiçbir değişim ve dönüşümün kolay olmadığını ve dijitalleşmenin aslında fabrikalarda iş yapış şekillerinin değişmesi anlamına geldiğini vurgulayan Ayabakan; “Çalışanlar, bir konfor alanı içinde bildikleri şekilde iş süreçlerini yönetiyor. Dijitalleşme kararı alındığında ise mevcut sisteme alışan çalışanlar için değişimin kendisi başlı başına bir probleme dönüşüyor. Kimileri değişime açık oluyor ve değişimin öncülüğünü yapıyor; kimileri ise çekimser kalıyor ve nötr davranıyor. Bazı çalışanlar ise değişime tamamen olumsuz yaklaşıyor. Bu noktada, çalışanlara dijitalleşme ihtiyacının gerekliliğini iyi anlatma şartı doğuyor. Sürece kendi açımızdan baktığımızda, Aisin Türkiye için değişimin beklenenden daha kolay gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Ekibimizde Kaizen mantalitesi olarak adlandırılan ilerlemeye ve yenilikçiliğe açık bir ruh hâkim. İnovasyon kültürünü benimseyen bir iş gücüyle çalıştığımız için sisteme rahat adapte olduk ve faydalarına hızlı ulaştık. Önceden maliyetleri görmek için ay sonunu beklerken şimdi istediğimiz zaman tek bir tıkla tüm verilere ulaşabiliyor, bakım maliyetlerini, ürün maliyetlerini ve kârlılıkları analiz edebiliyoruz” şeklinde konuştu.

 

“ProManage çalışma kültürümüze proaktif bir yaklaşım kazandırdı”

Üretim Yönetim Sistemi MES ile elde ettikleri kazanımlardan bahseden Murat Ayabakan; “ProManage ile yola çıktığımızda bize çok efektif ve verim elde edeceğimizi gösteren bir tablo gösterildi. Sistem sayesinde elde ettiğimiz ilk sonuçlar beklediğimizden daha şaşırtıcı ve etkileyiciydi. En küçük bir hamleyle bile istediğimiz hedefe varmamız büyük oranda kolaylaştı. Örneğin; herhangi bir verimlilik verisini analiz etmek, kalıp ömrüyle ilgili bir bilgiyi veya baskı sayısını görmek için aylık toplantıları beklemek zorunda kalmamaya başladık. Bu sayede giderek proaktif bir perspektif kazandık. Bu durum bize bazı ürünlerimizde istediğimiz kârlılık ve verimlilik seviyesinde olmadığımızı gösterdi. ProManage, anlık ve şeffaf bilgiler sağladığı için sürece hızlı bir şekilde müdahale edebilme şansı elde ettik. Sonuç olarak ProManage ile olan ortaklığımız, Aisin Türkiye’ye diğer Aisin fabrikalarından farklılaşmasını sağlayan bir yetkinlik kazandırdı. Aisin Global’in 2030’a kadar MES gibi dijital alt yapıları kullanacaklarını duyurdukları bugünlerde, çok daha önceden böyle bir adım atmanın haklı gururunu yaşıyoruz” dedi

 

“2014 yılından bu yana ciro artışından yeni işlere kadar büyük kazanımlar elde ettik”

Yapılan çalışmalara müşteri gözüyle bakıldığında ne gibi kazanımlar elde edildiği sorusuna yanıt veren Murat Ayabakan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aisin Türkiye olarak, 2014 yılından beri ciromuzu artırıyor ve portföyümüze yeni işler ekliyoruz. Bu sonuç aslında müşterilerimizi mutlu ettiğimiz anlamına da geliyor. Dünyadaki iki üst düzey OEM’in çok zorlu kriterlere tabi tutarak verdiği ödüllere lâyık görülmemiz de yine müşterilerimiz tarafından takdir gördüğümüzü gösteriyor. Son olarak, pandemiye rağmen en iyi otomotiv tedarikçilerinden biri tarafından verilen bir ödülü aldık. Dijital dönüşüme odaklanan diğer sanayiciler ve otomotiv tedarikçileri de aynı yolda yürüyerek müşteri memnuniyetlerini maksimum seviyeye çıkarıyor. Sektörümüzün dijital dönüşüme doğru bir şekilde uyum sağlaması çok sevindirici…”

 

MES, yalın üretimde kalite ve verimliliği artırarak rekabet avantajı sağlıyor

Kullanılan araçların yalın üretim tekniklerinde maliyeti düşürme noktasında büyük katkıları olduğunu söyleyen Ayabakan; “Biz, daha önce yerinde izleme yaparak verileri manuel olarak kaydediyorduk. MES, bu işlemi yaparken verileri doğrulamamızı sağlayacak malzemeleri sunmaya başladı. Sistem; daha uzun süreli verileri alıp kendi yaptığımız gözlemlere uyan ve uymayan noktaları karşılaştırıp problemleri daha fazla detaylandırabilme şansı veriyor. Hataları yakalayabiliyor ve sorunları tespit edebiliyoruz. MES sistemi, onun sağladığı verilerin üstüne ilave ederek ve diğer dijitalleşme kanallarını da kullanarak veri toplamamıza yardımcı oluyor. Bu durum bir üretim sürecindeki en ince ayrıntıyı görmemizi ve üretim stratejimizi daha efektif kurgulamamızı sağlıyor. Bizi daha rekabetçi kılıyor, iş kaybetmemizi önlerken aksine yeni işler almamızda belirleyici oluyor. Sistemin şeffaf olması da verimliliği artırırken kalitenin de standartlaşmasını sağlıyor. Biz sistemle elde ettiğimiz veriler sayesinde ‘bu makine 30 saniyede bir, 3 saniye neden duruyor?’ sorusuna cevap bulabiliyoruz ve kayıp duruşlara anında müdahale edebiliyoruz. Aynı şey kalıp değişimleri için de geçerli. Örneğin, bir makinede 20 dakikada kalıp değişimi yapılırken aynı özelliğe sahip başka bir makinede 3 saat değişim yapılıyorsa neden böyle olduğunu sorgulayabiliyor ve nedenlerini görebiliyoruz. MES, sanayicilere tam da nereye bakması gerektiğini söylüyor ve doğru adımları atması için gerekli veriyi sunuyor” diyerek sistemin yalın üretimdeki avantajlarına dikkat çekti.

 

MES ile Aisin Türkiye’deki Kaizen verme oranı yüzde 19 arttı

Dijitalleşme yatırımları ile beyaz ve mavi yakalı çalışanların iş hayatında neler değiştiği konusuna da değinen Ayabakan; “İlk başladığımız zamanlarda bazı çalışma arkadaşlarımız sürekli ölçümlenme baskısı hissettiğini söyledi, ancak biz bu sistemin faydalarını çalışanlarımıza doğru anlattık. Onlara bunun hem kişisel hem de genel faydalarını göstererek geri bildirim sağladık. Sonuç olarak MES sisteminin kuruluşundan itibaren Aisin Türkiye’deki Kaizen verme oranı yüzde 19 arttı, yani çalışanlar sistemi benimseyerek daha fazla Kaizen vermeye başladı. Çünkü kendileri de sistemin faydalarını gördü” şeklinde konuştu.

 

Makul sürelerde geri dönüş ve maksimum seviyede kazanım mümkün

Doğru hesaplamalar, doğru ihtiyaç tespitleri, ilgili süreçlerin çok iyi tasarlanması ve çalışanların ikna edilmesi sayesinde dijital yatırımlardan makul sürelerde geri dönüşler sağlanabildiğini söyleyen Aisin Otomotiv Türkiye Başkanı Murat Ayabakan; “Özellikle KOBİ’lerin bilişim sistemlerine ihtiyaçları olduğu bir gerçek. Dijital dönüşüm konusunda yatırım maliyetinden çok ileriye dönük elde edilecek kazanımlar düşünülmeli… Örneğin, pres ihtiyacı olduğunda maliyet kadar diğer parametreler de düşünülüyor ve bu doğrultuda gerekli adımlar atılıyorsa bilişim sistemleri için de aynı kararlılık gösterilmeli. Aksi takdirde; yapılan bütçeler ya da bütçeleri kıyaslayacak veriler, makinelerin verimliliği ve bakım maliyetleri doğru ölçümlenemez. Sanayinin kalkınabilmesi için böyle bir bilinmezlik yerine doğru iş ortaklarıyla akılcı dijital dönüşüm adımları atılmalı” diyerek sözlerini tamamladı.

Continue Reading
Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Genel

Yeni eSprinter ve Sprinter, 2024’ün ikinci yarısında Türkiye’de

Bugüne kadarki en çok yönlü ve verimli tamamen elektrikli Mercedes-Benz eSprinter modelleri Avrupa’da satışa sunuldu. Yılın ikinci yarısından itibaren de Türkiye’de.

Çok sayıda yeni dijital ekstraya sahip eSprinter ve Sprinter, en güncel nesil MBUX dışında ek ve bazı durumlarda yeni ve daha da gelişmiş işlevlere sahip güvenlik ve destek sistemleriyle donatılıyor.

eSprinter 440 kilometreye (WLTP verisi) kadar menzil sağlıyor.

Hafif ticari araçların elektrikli ismi yeni Mercedes-Benz eSprinter yakında yollara çıkacak. Müşteriler için sağladığı katma değer, çok yönlülük ve esneklikle dikkat çeken, iki gövde tipi ve uzunluğu ile üç batarya boyutuna sahip yüksek taşıma kapasiteli yeni eSprinter farklı kullanım alanlarıyla öne çıkıyor. Daha fazla menzil ve daha fazla yük taşıma arasında tercih yapılabilen yeni eSprinter, 56 kWh veya 113 kWh kullanılabilir batarya kapasitesiyle Avrupa’da satışa sunuldu. 2024’ün ikinci yarısında Türkiye’de de satışa sunulacak yeni eSprinter’ın ürün gamına 81 kWh kapasiteli bir versiyon da eklenecek. Ayrıca ilerleyen dönemde ilk kez şasi kamyonet olarak da satışa sunulacak. Bu sayede de çok sayıda sektör için temel bir araç haline gelecek. Buna ek olarak, MBUX bilgi-eğlence sistemi, gelişmiş güvenlik ve destek sistemleri ve daha zengin bir donanım ile ilk kez akıllı, dijital bağlantı avantajı da sunuyor. Ayrıca eSprinter’da isteğe bağlı bir römork bağlantısı da olacak.

The new Mercedes-Benz eSprinter
The new Mercedes-Benz eSprinter

Çok yönlü ve verimli: Yeni Mercedes-Benz eSprinter

Verimlilik, menzil ve yük hacmi ile çok yönlü bir araç olarak öne çıkan yeni Mercedes-Benz eSprinter, çok sayıda teknik yenilik içermesinin yanında üç modülden oluşan yeni bir konsepti de esas alıyor. Böylece farklı uzunluk ve gövdelerle geliştirilme ve tasarlanma özgürlüğü sunuyor.

Tek tip bir gövde şeklinde tasarlanan ön modül, tüm yüksek voltajlı bileşenleri kapsıyor ve aks mesafesi ve batarya boyutundan bağımsız olarak değişiklik yapmadan tüm araç çeşitleriyle birleştirilebiliyor. Alandan tasarruf sağlayan entegre yüksek voltajlı batarya modülü gövdenin altında bulunuyor. Akslar arasındaki batarya konumu, sağlam batarya gövdesi ile yüksek voltajlı bataryanın en uygun şekilde yerleştirilmesini sağlıyor. Düşük ağırlık merkezi, yol tutuşu üzerinde olumlu bir etkiye sahip. Elektrik tahrikli arka aksa sahip arka modül de yeni eSprinter’ın tüm modellerinde kullanılıyor. Kompakt ve güçlü elektromotor da arka modüle entegre edilmiş durumda.

Mercedes-Benz eSprinter

Elektrikli güç-aktarma sistemleri ve yüksek voltajlı batarya

Yeni Mercedes-Benz eSprinter’daki elektrik tahrikli arka aks müşterilere; araç uzunlukları, maksimum brüt araç ağırlığı (4,25 tona kadar), çekme kapasiteleri (2 tona kadar) ve yük hacmi (maksimum 14 m³) açısından önemli avantajlar sağlıyor. Yeni eSprinter, her biri maksimum 100 ve 150 kW güç sağlayan verimli bir elektromotorla sunuluyor. Yeni sabit mıknatıslı senkron motor (PSM), özellikle yüksek verimliliğiyle öne çıkıyor. Müşteriler, menzil ve taşıma kapasitesi açısından kendi bireysel gereksinimlerine bağlı olarak yeni eSprinter için üç farklı batarya boyutu arasından seçim yapabiliyor (113 kWh, 81 kWh veya 56 kWh). WLTP döngüsüne dayalı bir simülasyonla hesaplanan elektrikli menzil 440 kilometreye kadar ulaşıyor (şehir içinde 500 kilometreye kadar). eSprinter’daki yeni DAUTO otomatik geri kazanım sistemi son derece verimli ve konforlu bir sürüş tarzı sağlıyor. Radardan, kameradan ve navigasyon verilerinden gelen bilgiler toplanarak işleniyor ve enerji geri-kazanım yoğunluğu gerçek zamanlı olarak sürüş koşullarına uyarlanıyor. Ayrıca ECO Assist işlevi ile, donanıma ve ülkeye bağlı olarak, önde bir aracın olup olmadığını, hız sınırının ne olduğunu veya ileride bir yokuşun olup olmadığını analiz ediyor ve ayağın gaz pedalından ne zaman çekilmesi gerektiğini gösterge panelinde belirtiyor. Ayrıca üç sürüş modu, maksimum konfor veya maksimum menzil arasında seçim yapma olanağı sağlıyor.

Mercedes-Benz hızlı sarj

Tüm Mercedes-Benz elektrikli van modelleri gibi yeni eSprinter da hem alternatif akım (AC) hem de doğru akım (DC) şarj olanağına sahip. Entegre şarj cihazı, hızlı şarj istasyonunda 115 kW’a kadar (isteğe bağlı) doğru akımla şarj olanağı sağlıyor. Böylece 56 kWh kapasiteli batarya, maksimum 115 kW ile yaklaşık 28 dakikada yüzde 10’dan yüzde 80’e şarj oluyor. Kullanılabilir kapasitesi 113 kWh olan bataryanın şarj olması maksimum 115 kW ile yaklaşık 42 dakikaya sürüyor.

 

Geleneksel tahrikli yeni Mercedes-Benz Sprinter maksimum esneklik sunuyor

Yeni Mercedes-Benz Sprinter; arkadan itişli veya dört tekerlekten çekişli olmak üzere farklı güç aktarma türleriyle ve maksimum brüt araç ağırlığıyla (5,5 tona kadar) farklı sektörler ve kullanım alanlarının gereksinimlerini karşılıyor.

 

Yüksek verimlilik seviyesine sahip 2,0 litre hacimli dizel motorun (OM654) yanında seçilen modele ve güç aktarma tipine bağlı olarak 110 kW, 125 kW ve 140 kW olmak üzere dört farklı güç seçeneği bulunuyor. Güç aktarımını konforlu 9G-TRONIC otomatik şanzıman veya 6 vitesli manuel şanzıman sağlıyor.

Mercedes-Benz eSprinter

Mevcut MBUX nesli ve farklı dijital ekstralar

Hem eSprinter hem de Sprinter’da, 26 cm (10,25 inç) ekrana sahip, MBUX (Mercedes Benz Kullanıcı Deneyimi) bilgi-eğlence sisteminin en güncel nesli standart donanım olarak sunuluyor. Daha fazla konfor ve güvenliğe katkıda bulunan ek işlevlerle Sprinter ve eSprinter daha akıllı ve müşterilerin günlük yaşamlarını kolaylaştıran bir yapı sunuyor.

 

Yeni eSprinter, ayrıca MBUX sayesinde aktif menzil yönetimi ve bulut tabanlı hizmetler ve uygulamalarla akıllı navigasyonlu (elektrikli zekaya sahip navigasyon) elektromobil ekosistemine de entegre oluyor. Bu, şeffaflık ve mümkün olan en yüksek planlama güvenliği ile rahat bir yolculuk sağlıyor.

Mercedes-Benz eSprinter
Güvenlik ve destek sistemleri: Her durumda daha iyi destek

Yeni Sprinter ve eSprinter modellerinin güvenlik ve destek sistemleri, çoğu standart donanıma dahil olan ek ve bazı durumlarda yeni ve daha gelişmiş işlevlere sahip. Aktif Şerit Takip Asistanı, Kör Nokta Asistanı, ATTENTION ASSIST yorgunluk uyarısı, aracın üretim tarihinden itibaren yedi yıla kadar ücretsiz navigasyon verilerini içeren hız sabitleme özellikli Akıllı Hız Asistanı, panel vanlar ve minibüs için geri vites kamerası olmak üzere kapsamlı güvenlik ve destek işlevleriyle standart olarak donatılıyor. Ayrıca isteğe bağlı olarak, ilk kez, harekete geçerken aracın önündeki diğer yol kullanıcılarıyla çarpışmayı önleyen Harekete Geçme Bilgi Yardımcısı da sunuluyor. Bunun dışında N2 onaylı araçlar için standart, ancak diğer versiyonlarda opsiyonel olarak sunulan Yan Koruma Yardımcısı, yolcu tarafında tanımlı bir alanda yayaların ve bisikletlilerin daha iyi algılanmasına yardımcı oluyor. Rahat ve hızlı park etmek için park paketi kapsamında 360 derece kamera ve engellerin görünürlüğünü sağlayan yeni 3D ekran devreye giriyor. Bunun dışında opsiyonel dijital dikiz aynası, arka cam olmadığında veya araç uzun olduğunda bile arka tarafın rahat bir şekilde görülmesini sağlıyor.

 

Continue Reading

Genel

YENİ PEUGEOT 9X8, 2024 SEZONUNDA PERFORMANSINI ZİRVEYE TAŞIYACAK!

2024 PEUGEOT 9X8 tamamen yeni giydirmeye sahip yeni bir siluetle sahneye çıkıyor. Binlerce kilometrelik testi tamamlayan Team Peugeot TotalEnergies, 21 Nisan’da düzenlenecek olan 2024 FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nın ikinci turu 6 Saat Imola’da ilk kez yarışacak 2024 PEUGEOT 9X8 aracını tanıttı. PEUGEOT Sport ekibi, takımların önde 29 cm ve arkada 34 cm genişlikte daha etkili bir lastik kurulumu kullanmasına olanak tanıyan düzenleme değişikliğinden en iyi şekilde yararlanmak üzere PEUGEOT 9X8’in aerodinamiğini uyarladı ve PEUGEOT 9X8 artık bir arka spoylere sahip. Bununla birlikte aracın gövde yapısının yüzde 90’ı korundu. Peugeot Design ve PEUGEOT Sport, üst üste üç yıldır birlikte çalışarak Peugeot ekipleri tarafından özel olarak tasarlanan çok özel bir dış görünüme imza attı. Yeni görünümde markanın hız, esneklik ve gücünün simgesi Aslan logosu tasarımın merkezinde yer alıyor.

Team Peugeot TotalEnergies, yeni yarış otomobili 2024 PEUGEOT 9X8’i tanıttı. 2024 FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nın ikinci yarışı olan Imola’da ilk kez yarışacak olan PEUGEOT 9X8, yerini aldığı modele göre çeşitli geliştirmelerle bayrağı devralıyor. Geçtiğimiz sezon boyunca yarışan 2023 PEUGEOT 9X8, Le Mans’ta son derece iddialı bir performans elde etmişti.  Monza’da üçüncülükle ilk podyumuna çıkan 2023 PEUGEOT 9X8, FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonasında geçirdiği ilk tam sezonun ardından 2024 sezonunun açılış yarışı olan Losail’i de büyük oranda önde tamamladı. Şimdi ise ekip, 9 üretici ve 19 prototipin kıyasıya yarıştığı Hypercar sınıfının en iddialı otomobillerinden biri olarak görülen PEUGEOT 9X8’i çok sayıda önemli güncellemeyle optimize etti.

PEUGEOT 9X8’in ilk versiyonu, 2020/2021 sezonundaki teknik düzenlemeleri karşılayacak şekilde tasarlandı. Ancak otomobilin tasarım aşaması ile 2022 yazındaki tanıtım arasında kurallar değişti. Bu durum da belirli alanlardaki performans iyileştirmelerini beraberinde getirdi. Buna bağlı olarak otomobilin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak ve Team Peugeot TotalEnergies tarafından belirlenen iddialı hedeflere ulaşmak adına bazı tasarım ayrıntıları revize edildi.

“Çok sayıda güncelleme ve iyileştirme içeriyor”

2024 PEUGEOT 9X8’in optimizasyonları ile ilgili değerlendirmelerde bulunan PEUGEOT Sport Teknik Müdürü Olivier Jansonnie, ”Artık geçerli olmayan seçimler yapmıştık. Oluşan performans farkını 2023 yılındaki Performans Dengesi (BOP) yeterince dengelemedi. Aslında ana fikir, rakiplerimizin otomobil tasarımına benzer bir tasarıma dönmek ve böylece BOP açısından buna eşdeğer karşılık görmekti. Bu nedenle 31/31cm ile tüm tekerleklerde aynı lastik genişliğini kullanmayı bıraktık. Bunun yerine önde 29 cm ve arkada 34 cm lastik tercih ettik. Açık konuşmak gerekirse, aynı şasiye sahip ve yeni bir otomobil değil. Ancak çok sayıda güncelleme ve iyileştirme içeriyor. Lastiklerin etkili bir şekilde çalışabilmesi için PEUGEOT 9X8’in ağırlık merkezini değiştirmek zorunda kaldık. Bu da bazı bileşenlerin hareket etmesi ve diğerlerinin daha hafif hale getirilmesi anlamına geliyordu. Daha iyi bir aerodinamik dengeye sahip olmak için aerodinamik yükleri yeniden dağıtmamız gerekti. Bu da üstyapı bileşenlerinin yaklaşık yüze 90’ını yeniden tasarlamamızı gerektirdi ve en önemlisi de arka kanadı ekledik. Ayrıca yeni homologasyon ile bazı güvenlik ve performans iyileştirmelerini hayata geçirdik” dedi

Mart 2023’te, 2024 sezonu için araçta bazı radikal iyileştirmeler yapma kararı alındı. PEUGEOT Sport ekibi, 2023 WEC sezonuna katılırken aracı yeniden tasarlamak için yorulmadan çalıştı. Proje içinde proje olmasının ekibin iş yükünü oldukça artırdığını dile getiren Olivier Jansonnie, “Team Peugeot TotalEnergies’in bağlılığına ve çabasına güvendik. Bu çabanın sonucunu göstermek için heyecanlıyız. Hedefimiz ön sıralarda yer almak, podyum için ve galibiyet için mücadele etmek” dedi.

Bu güncellemeler aynı zamanda Peugeot Sport ile dört yıl önce başlayan iş birliğini sürdürme fırsatı da sağladı.  PEUGEOT Tasarım Müdürü Matthias Hossann, “Peugeot’nun 2022 FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nda dönüşünü simgeleyen zarif ve sade bir tasarımla başladık. Sonrasında görsel sanatçı Demsky tarafından hem 24 Saat Le Mans yarışının yüzüncü yılını, hem de PEUGEOT’nun Le Mans’taki üçlü zaferinin 30. yıldönümünü kutlayan 2023 dış tasarımın ardından bu sefer Aslan Başını farklı ölçeklerde kullandığımız bir tasarımla ortaya çıktık. Bir aslan sürüsünü simgeleyen bu grafik tasarım, dayanıklılık yarışlarının değerlerini mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Takım ruhunu ve takımdaki yetenek zenginliğini öne çıkarmak istedik. Tasarım, siyah, gri, beyaz ve kriptonit olmak üzere PEUGEOT Sport renk kartelasından alınan farklı boyutlarda renklerden oluşuyor. Bu tema, PEUGEOT’nun grafik tasarım ekibi tarafından geliştirilen yaşam tarzı ürünlerinde de aynı şekilde kullanılıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Team Peugeot TotalEnergies’in kaydettiği gelişmeyi gözler önüne seren 2024 PEUGEOT 9X8’in 2023 versiyonu, FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nın açılış yarışı Katar 1812 km’de son kez sahneye çıktı ve 21 Nisan tarihinde FIA WEC sezonunun ikinci turu olan 6 Saat Imola yarışında yerini 2024 versiyonuna bırakmaya hazırlanıyor. PEUGEOT 2011 yılında Imola’daki Autodromo Enzo e Dino Ferrari yarışında nefes kesen çifte zaferle hafızalarda yer etmişti.

PEUGEOT CEO’su Linda Jackson, “Team Peugeot TotalEnergies’in FIA Dünya Dayanıklılık Şampiyonası’nda yarıştığı ilk yıl olan 2023, tüm zorluklara rağmen takımın şekillenmesi ve tutkusunu göstermesi açısından herkes için önemli bir deneyim oldu. 2024 yılı için de hedefimiz aynı; yarış kazanmak. Bu yıl zorlu bir rekabet ortamı olacak. Bunu biliyoruz. Ancak ekibimiz, PEUGEOT 9X8’in markanın değerlerini mükemmel şekilde yansıtan 2024 versiyonunu geliştirmek için çok çalıştı. Team Peugeot TotalEnergies, enerjisi ve çabasıyla göz doldurdu. Dayanıklılık yarışlarındaki bu yeni dönemin parçası olmaktan gurur duyuyoruz ve motor sporlarında iz bırakmak istiyoruz” sözleriyle görüşlerini aktardı.

Yeni PEUGEOT 9X8’i değerlendiren Stellantis Motorsport Kıdemli Başkan Yardımcısı Jean-Marc Finot, “Öncelikle tüm PEUGEOT Sport ekibine çalışmalarından dolayı tebrik ve teşekkür ediyorum. 2023 sezonunda yarışırken, rekor sürede aracın bir kısmını yeniden tasarlamak gerçekten de küçümsenecek bir başarı değil. PEUGEOT 9X8, aslında LMH’de önde ve arkada eşit boyutta lastiklerin zorunlu olduğu 2020/2021 düzenlemelerini karşılamak üzere tasarlandı. Ancak bu arada kurallar değişti. Böylece rakiplerimizden bazıları arkada daha büyük lastikler kullanabildi. Aslında BoP’nin yapısal tasarımımızı dengelemek için yeterli olacağını düşünmüştük, ancak durum böyle olmadı. Bu nedenle otomobilin bir kısmını yeni lastik boyutlarına uyum sağlayacak şekilde yeniden tasarlamamız gerekti. Böylece aracın ağırlık merkezini kaydırdık, aerodinamik yüklerin dağılımını değiştirdik, bir arka kanat ekledik, daha hafif parçalar ürettik. Simülasyonlarımız ve ilk pist testlerimiz aracın daha fazla performansa sahip olduğunu gösterdi. Bu nedenle, minimum ağırlık ve maksimum güçle BoP sınırına yaklaşmadan ön sıralarda yer almayı umuyoruz” dedi.

 

Continue Reading

Genel

  Hollandalı Carver Türkiye’de Satışa Çıkıyor!  

Mikromobilite çözümleri konusunda Avrupa’nın önde gelen markalarından Carver, Türkiye’de GRS Automobility güvencesiyle satışa çıkıyor. Test sürüşleri ve ön sipariş süreci başlayan Hollandalı marka iki farklı model ve iki farklı alt donanım seviyesiyle Nisan ayında yollarla buluşacak. 1+1 oturma düzeni, yüzde yüz elektrikli yapısı ve kompakt boyutlarıyla şehir içindeki mobilite ihtiyaçlarını keyfe çevirecek Carver, Dinamik Araç Kontrol (DVC) sistemi sayesinde tıpkı motosikletlerdeki gibi 45 derece açıda yana yatabiliyor. Carver Cargo ise filolar ve KOBİ sahipleri için üst düzey bir alternatif haline gelecek.

Kayak’taki dönüş tekniği “carving” kelimesinden ilham alarak Hollanda’da 1994 yılında serüvenine başlayan ve geçen sene “En İyi Mikromobilite Elektrikli Aracı” seçilen Carver markası, ülkemizde de trafikte seyir keyfi verecek yeni bir yol arkadaşı olmaya aday olacak gibi görünüyor. Test sürüşleri ve ön sipariş süreci başlayan iki farklı donanım seviyesi ile gelen Carver S+ Carver R+ ve lojistiğe yönelik Carver Cargo modelleri, şehir içinde yolculukları pratik hale getirecek.

Yalnızca 98cm genişliği, 1+1 oturma düzeni, 75 litrelik bagaj hacmiyle eğlenceli, akıllı ve ekonomik seyahat çözümler sunan yüzde yüz elektrikli Carver’ın S+ modeli, 80 km/s son hız, 100 km menzil ve 3 saatte yüzde 80 şarj özellikleriyle öne çıkıyor. Carver R+ modeli ise 45 km/s son hızıyla 130 km menzil ile şehir içi ulaşımda çok ciddi bir alternatif olarak karşımıza çıkıyor. Tüm modelleri B sınıfını ehliyet ile kullanılabilirken dileyenler Carver R+ modelini B motosiklet ehliyetiyle de kullanabilecekler. Carver’ı rakiplerinden ayıran en büyük unsur ise “Dinamik Araç Kontrol” sistemi sayesinde tıpkı motosikletlerde olduğu gibi virajlarda 40 derece açıda yana yatabilmesi. Böylelikle çok daha güvenli ve stabil bir sürüş deneyimi sağlıyor. Kapalı yapısı ve yüksek dayanımlı şasisi sayesinde motosikletlerden daha güvenli ve konforlu yolculuk vaat eden Carver açılabilir tavan ve müzik sistemi de sunuyor.

Carver Cargo ise 500 litrelik bagaj alanıyla filolar, kargo şirketleri ve KOBİ sahipleri için üst düzey alternatif haline gelecek gibi görünüyor. Her üç model Nisan ayında Türkiye yollarıyla buluşmayı bekliyor. Test sürüşü ve ön sipariş için İstanbul Kâğıthane’deki GRS Automobility Showroomu, 444 77 48 iletişim numarası veya carverturkiye.com web adresi üzerinden erişim sağlanabiliyor.

 

Continue Reading

Trending

Copyright © 2017 Zox News Theme. Theme by MVP Themes, powered by WordPress.