Connect with us

Teknoloji

İnfina Yazılım 30. Yılını Kutladı

Türkiye’nin ilk finansal teknoloji yazılım şirketlerinden olan ve “Innovation for Finance” sloganı ile 1995’ten bu yana sermaye piyasalarına yönelik uçtan uca borsa işlem, yatırım fonu ve saklama çözümlerinin öncüsü İnfina Yazılım, 30. yılını özel bir etkinlikle kutladı. Sermaye piyasalarının önde gelen temsilcilerinin katıldığı etkinlikte, sektördeki dijitalleşme trendleri ve 2026 yılına yönelik öngörüler de değerlendirildi.

19 Kasım 2025 tarihinde Swissôtel The Bosphorus’da gerçekleşen İnfina 30. Yıl etkinliğinin ev sahipliğini İnfina Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Y. Nejat Özek ile İnfina Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nükhet Demiren yaptı. Geniş bir katılıma sahne olan etkinlikte, İnfina’nın teknolojiyle şekillenen büyüme yolculuğu ve gelecek vizyonu aktarıldı. Programda konuşan Ekonomist Çağlar Kuzlukluoğlu ise katılımcılarla, son 30 yıldaki teknolojik gelişmeleri paylaştı.

30 yılı geride bırakan İnfina, geliştirdiği çözümlerle Türkiye’nin önde gelen bankaları, aracı kurumları, portföy yönetim şirketleri, aile ofisleri, saklama kuruluşları, kripto ve emeklilik şirketlerinden oluşan 130 kuruma hizmet sunuyor. Şirket, 78 milyar doları aşan fon ve bireysel portföy büyüklüğünün yönetiminde, 2.000’den fazla kullanıcıya, karar alma, analiz, raporlama, risk ve portföy yönetimi süreçlerini kolaylaştıran stratejik teknoloji desteği sağlıyor. Türkiye’deki finansal teknoloji şirketleri arasında en geniş API kütüphanesine sahip yazılım şirketi olan İnfina, sermaye piyasalarına yönelik uçtan uca yönetim, muhasebe ve saklama çözümleriyle, sektörde faaliyet gösteren kurumların yazılım altyapılarında öncelikli teknoloji partneri olarak konumlanıyor. 185 kişilik ekibe sahip şirket, müşterilerini 2026 yılında yapay zeka, IBOR ve tokenizasyon alanlarında güçlü çözümlerle buluşturmaya hazırlanıyor.

Güveninizle büyüdük

Konuşmasında, sermaye piyasalarının Türkiye’nin gelişiminde önemli rol üstleneceği öngörüsüyle yola çıktıklarını aktaran İnfina Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Y. Nejat Özek, “30 yıl önce 9 arkadaş olarak başladığımız bu yolculuk, bugün 185 kişilik güçlü bir ekiple ve 130 müşterimizle devam ediyor. Geldiğimiz nokta bizim için gurur verici olduğu kadar büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Bu zorlu süreçte en büyük dayanağımız sizlerin güveni oldu. Bu güvene layık olmak için durmaksızın çalışıyoruz.” dedi.

Her kurum kendine özgü, çözüm de öyle olmalı

Y. Nejat Özek, teknolojinin tüm sektörlerde belirleyici bir güç haline geldiğini vurgulayarak, sermaye piyasalarının Türkiye için taşıdığı büyüme potansiyeline dikkat çekti: “Türkiye bugün 1,3 trilyon dolarlık bir GSMH’ye ve sermaye piyasalarında yönetilen 250 milyar dolarlık varlığa (AUM) sahip. Bu, %20 gibi bir orana denk geliyor. Gelişmekte olan ülkelerde bu oran %80, gelişmiş ülkelerde ise %100 ila %130 arasında. Bu fark, sektördeki kurumlar ve teknoloji sağlayıcılar için önemli bir motivasyon ve gelişim alanıdır.

Bu büyüme potansiyelini desteklemek amacıyla, sermaye piyasalarında faaliyet gösteren kurumlara geniş kapsamlı teknoloji çözümleri sunuyoruz. Rekabetin yüksek olduğu bu pazarda kurumların daha verimli çalışmasına ve hedeflerine ulaşmasına katkı sağlıyoruz. Çok geniş bir ürün ve hizmet yelpazemiz var ve bunu sektörün ihtiyaçlarına göre sürekli geliştiriyoruz. Her kurumun kendine özgü olduğunu bilinciyle, standart gibi görünen birçok ürün ve hizmeti, kurumlara özel çözümler haline getiriyoruz.”

Sermaye piyasalarının teknolojik altyapısını güçlendiriyoruz

Sermaye piyasalarının teknoloji ihtiyacına dikkat çeken Y. Nejat Özek: “Sermaye piyasalarında kurumlar yalnızca kendi iç süreçleriyle değil, entegre oldukları tüm sistemlerle birlikte çalışıyor. Bu nedenle entegrasyonların hızlı ve hatasız işlemesi büyük önem taşıyor. Gün sonu mutabakatları, regülasyon uyumu ve gerçek zamanlı raporlama da işin ayrılmaz parçaları. Sektörün yüksek regülasyon düzeyi, anlık veri üretimi ve analiz gereksinimini artırıyor. Bu nedenle kurum yöneticilerinin doğru kararlar alabilmesi için kaliteli ve hızlı veriye ihtiyaç var. Sermaye piyasalarının öncü stratejik çözüm ortağı olarak, ürün ve hizmetlerimizi tüm bu beklentileri karşılayacak, kurumların operasyonel yükünü azaltacak ve risklerini etkin yönetecek şekilde kurguladık.” diyerek, bu yaklaşımı destekleyen yeni ürün ve hizmetleri 2025’in son ve 2026’nın ilk çeyreğinde sunacaklarını söyledi.

Yapay zeka, blok zincir ve tokenizasyonla büyüyecek

Ar-Ge yatırımlarının önemine ve yeni ürünlere dikkat çeken Özek: “Gelecekte kaliteli ve güncel ürünler sunmak istiyorsak, bugün Ar-Ge yapmak zorundayız. Gururla söylemeliyim ki, akademik kadrodan çalışanlar da barındıran toplam 6 kişilik Ar-Ge ekibimiz var. Bu ekibe doktora derecesine sahip bir akademisyen liderlik ediyor. Ayrıca bunların haricinde de yaklaşık 100 kişilik bir ürün ve geliştirme ekibimiz var. Bu ekip, yeni teknolojileri araştırıyor, projeler geliştiriyor, makaleler yayımlıyor ve üniversitelerle iş birliği içinde çalışıyor. Kullanımda olan yapay zeka destekli Öneriver Robo Danışmanlık ürünümüzün yanı sıra, yapay zeka, blok zincir ve tokenizasyon alanlarında yoğun şekilde çalışıyoruz. Hedefimiz, 2026 yılı itibarıyla bu alanlarda güçlü çözümlerle regülasyonlara tam hazır hale gelmektir.” dedi.

Nükhet Demiren: “İnfina, sermaye piyasaları için stratejik bir yapı taşıdır”

İnfina Yazılım Kurucu Ortağı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nükhet Demiren, konuşmasında şirketin 30. yılına dair şu değerlendirmede bulundu: “Bugün burada yalnızca bir şirketin değil, Türkiye sermaye piyasalarının dijitalleşme yolculuğunun da önemli bir bölümünü kutluyoruz. Kurulduğumuz ilk günden bu yana sürdürülebilir değer yaratımının izinden gittik. Bizim için finansal performans bir sonuçtur. Gerçek başarı, bir müşterimizin operasyonunu daha verimli hale getirdiğimizde, bir fon yöneticisinin karar sürecini kolaylaştırdığımızda ya da yeni bir aracı kurumun pazara güvenle adım atmasını sağladığımızda ortaya çıkar.”

30 yılın ardında emek, iş birliği ve öğrenme süreci var

Nükhet Demiren, “30 yıla dönüp baktığımızda, her yılın ardında emek, iş birliği ve öğrenme süreci görüyoruz. Biz bu yolu yalnız yürümedik. Müşterilerimiz, çalışanlarımız, çözüm ortaklarımız ve hatta bizi eleştiren herkes bu hikâyenin bir parçası oldu. Hepinize katkınız için gönülden teşekkür ediyorum. İnanıyorum ki, önümüzdeki 30 yıl, bugünkünden çok daha bütünleşik, dijital ve sürdürülebilir bir finans dünyası getirecek ve bu dönüşümde yine birlikte olacağız.” dedi.

Gençlere Güçlü Bir Başlangıç: İnfina Akademi

Şirketin başarısında insan kaynağının belirleyici rolüne dikkat çeken Nükhet Demiren: “İnfina’nın gelişiminde insan kaynağımız başroldedir. Gurur duyarak söylemek isterim ki 185 kişilik kadromuzun büyük bölümü sektör tecrübesine sahip. Yani sadece teknoloji tarafına değil, finansal süreçlere de hakimler. Bu da çözüm üretirken gerçek ihtiyaçlara odaklanmamızı sağlıyor” diye ekledi.

Sektöre adım atmak isteyen gençler için de güçlü bir başlangıç sunduklarına değinen Demiren, genç yeteneklere verdikleri desteği şöyle anlattı: “İnfina Akademi’de, yılda ortalama 50 öğrenciye, 6 haftalık bir programla eğitim, uygulama ve ekip deneyimi sunuyoruz. Alanında uzman ekiplerden eğitim alıyor, gerçek projelerde yer alıyorlar. Mezun olanlar, kariyerlerine sağlam bir temel ve özgüvenle başlıyor. Bugüne kadar 200’den fazla öğrenciye staj ve eğitim imkânı sağladık. İnfina Akademi ile gençleri hem İnfina bünyesine dahil ediyor hem de sektöre hazırlamış oluyoruz.”

Kurumsal başarı, paylaşılan faydayla anlam kazanır

İnfina’nın sosyal etki vizyonuna değinen Nükhet Demiren, sözlerine şöyle devam etti: “İnfina olarak büyürken sadece işimizi değil, etkimizi de genişletmeye çalışıyoruz. Esas Sosyal, TEMA ve ÇYDD ile yürüttüğümüz projeler, İnfina Akademi’de her yıl onlarca öğrenciye sunduğumuz eğitim imkanları bu yaklaşımın örnekleridir. Ayrıca, bu yıl destek verdiğimiz arkeolojik kazı projesi Şapinuva da bizim için heyecan verici bir katkı oldu. Kurumsal başarıyı, paylaştığımız fayda ile birlikte tanımlıyoruz. Eğitimde eşitlik, doğaya duyarlılık ve finansal okuryazarlık bizim için öncelikli alanlar.”

Türkiye’nin ISO 42001 sertifikalı ilk yapay zeka yönetim platformu: Öneriver

Şirketin kalite anlayışına değinen Nükhet Demiren şunları aktardı: “130 finans kurumunun her başlıkta koşulsuz memnuniyetini sağlamak kolay değil. Bunu başarmak için süreçleri tanımlayan, belgeleyen ve sürekli iyileştiren özel bir kalite ekibimiz var. Bu ekibin tek görevi kalitemizi korumak ve geliştirmek. Yoğun denetim süreçlerinden genellikle teşekkür ve takdirle çıkmamız bu ekibin başarısı. Ayrıca bilgi güvenliği, kişisel veri, hizmet yönetimi ve iş sürekliliği gibi alanlarda uluslararası sertifikalara sahibiz. Bu noktada belirtmek isterim ki İnfina olarak kalite başlığında gerçekleştirdiğimiz tüm faaliyetleri sektörün bir ihtiyacı olduğu için hayata geçiriyoruz. İnfina’nın kurum içi girişimi Öneriver ile yakın zamanda ISO 42001 Yapay Zeka Yönetim Sistemi Sertifikası’nı alan ilk kurumlardan olmamız da bu kararlılığın bir sonucu.”

Çağlar Kuzlukluoğlu 2026 sektörel öngörülerini paylaştı

Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Ekonomist Çağlar Kuzlukluoğlu, son 30 yılın inovasyon, güven ve teknoloji odağındaki küresel yolculuğun dönüm noktalarına ve gündelik hayatın ekonomi ile değişimine değindi.

Etkinlik, “Innovation for Finance” başlıklı panel oturumuyla son buldu. Öneriver Kurucu Ortağı ve İnfina Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Özek ve İnfina CPO’su Burak Arslanpay’ın konuşmacı, İnfina Strateji ve Büyümeden Sorumlu Yöneticisi Emre Güzey’in moderatör olduğu panelde; gelecek dönemde dünyada ve Türkiye’de finans teknolojileri alanında gerçekleşmesi beklenen gelişmeler ve İnfina’nın bu konulardaki çalışmaları ele alındı. İnfina’nın yapay zeka ve gerçek dünya varlıklarının tokenizasyonu alanındaki yeni yatırım planları değerlendirildi.

Continue Reading
Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Cep Telefonu

Samsung teknolojileriyle gastronomi deneyimi Seoul Kitchen’da

Teknoloji devi Samsung, benzersiz bir gastronomi deneyimi yaşatıyor. Kore mutfağının özgün tatlarını modern bir bakış açısıyla sunan Seoul Kitchen, Samsung’un yenilikçi teknolojileriyle müşterilerine menü ve sipariş süreçlerinde uçtan uca dijital olarak hizmet veriyor. Restoranda, ikonik katlanabilir tasarımıyla öne çıkan Galaxy Z Fold7 cihazlar dijital menüye dönüşüyor, karaoke alanında ise eğlencenin keyfi Samsung’un 2025 OLED TV’lerle artıyor. 

 

Samsung yenilikçi teknolojileriyle gastronomi dünyasına da ilham veriyor. Kore kültürünü lezzet, müzik ve tasarım ekseninde sunarak İstanbullularla buluşturan Seoul Kitchen, Samsung teknolojileriyle misafirlerine çok yönlü bir lezzet deneyimi vadediyor. Türkiye’de tamamen dijital servis altyapısına sahip ilk restoran olan Seoul Kitchen, misafirlere teknolojiyle iç içe bir gastronomi deneyimi sunuyor. Ayrıca restoran içerisinde kurulan özel deneyim alanında da misafirler Samsung’un en yeni teknoloji ürünlerini deneyimleyebiliyor.

 

Siparişler, katlanabilir formuyla öne çıkan Galaxy Z Fold7 ile veriliyor

Restoranın menü ve sipariş süreçleri tamamen dijital olarak yürütülüyor; misafirler tüm süreçleri Samsung teknolojisiyle donatılmış inovatif ekranlarla yönetiyor. Dijital menüler Samsung’un yapay zekâ destekli yeni amiral gemisi Galaxy Z Fold7 cihazlarla destekleniyor. Ultra akıllı telefonlardaki üstün performansı ve deneyimi sunan Galaxy Z Fold serisi, açıldığında ortaya çıkan daha büyük ve daha sürükleyici ekranıyla yeni bir verimlilik ve üretkenlik seviyesi sunuyor. Seri, katlanabilir forma göre optimize edilmiş akıllı ve çok boyutlu yapay zekâ araçlarıyla da akıcı ve sürükleyici bir deneyim vadediyor.

 

Swallet kullanıcılarına ücretsiz tatlı ikramı

Samsung’un kullanıcılarına yeni nesil cüzdan deneyimi sunun Swallet uygulması da Seoul Kitchen’da sunulan teknolojik restoran deneyiminin bir parçası. Samsung Swallet cüzdanını indirip, kayıt olan müşteriler ücretsiz Çilekli Bing Su tatlısının keyfini çıkartabiliyor.

 

Samsung OLED TV serisi ile çok boyutlu bir eğlence deneyimi

Mekânda yer alan ve misafirleri Seul’ün enerjik gece hayatına davet eden karaoke alanı, Samsung’un yeni amiral gemisi 2025 OLED TV serisinin amiral gemisi S95F’in de bulunduğu Samsung TV’ler ile destekleniyor. Yeni OLED serisi Samsung’un OLED ekran teknolojisiyle yüksek kontrast değerleri sağlıyor. Quantum Dot destekli OLED paneller, renk parlaklığını artırarak içeriklerde fark yaratıyor. %100 renk hacmi desteği ile geniş renk yelpazesi sunan OLED TV serisi, yapay zekâ özellikleriyle de eğlenceyi kişiselleştiriyor. Yapay zekâ görüntü yükseltme özelliği, düşük çözünürlüklü içerikleri optimize ederken, sahneye göre parlaklık ve kontrast ayarlarını anlık olarak düzenliyor. İnce ve yalın tasarımıyla Samsung TV’ler Seoul Kitchen misafirlerine üstün ses ve görüntü performansıyla çok boyutlu bir eğlence deneyimi sunuyor.

Continue Reading

Teknoloji

Azerion ve Huawei yapay zekâ uygulamalarında güçlerini birleştirdi

Azerion, Türkiye’nin yapay zekâ ekosistemini güçlendirmeyi ve bölgesel etki alanını genişletilmeyi hedefleyen bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte Huawei ile Azerion arasındaki stratejik iş birliğinin artan önemi vurgulandı.

Avrupa’nın önde gelen dijital reklam ve eğlence medya platformlarından biri olan Azerion, teknoloji devi Huawei ile birlikte İstanbul’da “Yapay Zekânın Bugünle Buluşup Geleceği Şekillendirdiği Nokta” başlıklı etkinliği gerçekleştirdi. Gerçek dünyadaki yapay zekâ uygulamalarını hızlandırmak için güçlerini birleştiren Azerion ve Huawei, yapay zekânın günümüz iş dünyasını nasıl dönüştürdüğünü ve farklı sektörlerdeki uygulama alanlarını ele aldı.

Sektör liderlerini, iş ortaklarını ve teknoloji uzmanlarını bir araya getiren etkinlik, yapay zekânın modern iş dünyasındaki dönüştürücü gücünü ve geleceğe yönelik sunduğu fırsatları ön plana çıkardı.  Etkinlik aynı zamanda Azerion ve Huawei arasındaki stratejik iş birliğinin giderek güçlendiğini de bir kez daha gösterdi.

16 ülkede faaliyet gösteren Azerion, Türkiye’nin yapay zekâ ekosistemini desteklemek ve bölgesel erişimini genişletmek amacıyla düzenlenen etkinlikte, veri odaklı reklam teknolojilerini ve içerik platformlarını tanıttı.

Yapay zekâ artık bir iş zorunluluğu

Yoğun ilgi gören ekinlikte, geliştirme sürelerini kısaltan ve yapay zekâ projelerinin daha hızlı devreye alınmasını sağlayan son teknolojik gelişmeler paylaşıldı.

Azerion Türkiye Ülke Müdürü Pelin Akın, konuşmasında şunları söyledi; “Verinin gücünü yaratıcılıkla birleştirerek hem markalar hem de kullanıcılar için daha akıllı ve etkili deneyimler tasarlıyoruz. Yapay zekânın artık bir iş zorunluluğu haline geldiğini kabul etmeli ve buna göre hareket etmeliyiz. Yapay zekâ artık “geleceğin konsepti” değil, her ölçekteki kurum için operasyonel bir gereklilik haline geldi. Bu nedenle yapay zekâ projelerinin uygulanma süreçlerini hızlandırmak büyük önem taşıyor. Azerion olarak, değer yaratma sürecini kısaltan modüler mimarileri ve bulut tabanlı sistemleri geliştirmeye, yerel pazara uygun çözümlere öncelik vererek pazardaki konumumuzu güçlendirmeye devam edeceğiz.”

Continue Reading

Teknoloji

Siber Güvenlikte Yeni Odak Noktası: Baskı Altyapılarının Güçlenmesi

Canon Avrupa EMEA Ürün, Bilgi Güvenliği ve Küresel Olay Müdahale Kıdemli Direktörü Quentyn Taylor, baskı altyapısının siber güvenlikteki kritik rolünü ele alıyor; yazıcıların işletmeler için potansiyel bir zayıf halka haline gelmemesi adına yapay zekâ destekli, katmanlı ve entegre güvenlik çözümlerinin önemini vurguluyor.

İşletmelerin dijital çevresi, çalışma biçimleri ve davranışlarıyla uyum içinde genişlemeye ve sürekli gelişmeye devam ediyor. Çalışanlar artık iş sistemlerine her zamankinden daha esnek biçimlerde erişiyor; bu da verilerin geleneksel güvenlik sınırlarının ötesine geçip farklı kişisel cihazlara yayıldıkça görünürlüğünü kritik bir konu hâline getiriyor. Sonuç olarak, veriler artık her zamankinden daha fazla risk altında bulunuyor.

Bu dinamik ortam, bir işletmenin altyapısındaki her noktada güvenliğin güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bir tehdit gibi görünmeyen baskı altyapısı ise, bu resimde çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa geçtiğimiz yıl işletmelerin yüzde 56’sı, yazıcılar üzerinden en az bir veri kaybı yaşadığını bildirdi.

Siber güvenlik her geçen gün daha sofistike hâle gelirken, saldırganların tüm sisteme erişmesi için hâlâ tek bir zayıf halka yeterli oluyor. İşte bu nedenle, baskının bu zincirde zayıf halka olmamasını sağlamak için işletmelerin donanım ve yazılımı sezgisel biçimde bir arada çalıştıran çözümlere öncelik vermesi gerekiyor. Ancak bu sayede kuruluşlar, BT güvenlik ekiplerine ihtiyaç duydukları anda gelişmiş görünürlük, kontrol ve en önemlisi iç huzuru sağlayabiliyor.

Saldırganlara açık bir kapı

Yazıcılar, bir işletmedeki bilgi akışının merkezinde yer alıyor ve bu konumlarıyla kötü niyetli kişiler için potansiyel giriş noktaları oluşturuyor. Baskı altyapısını güvence altına almamak, işletmenin arka kapısını açık bırakmakla eşdeğer bir güvenlik zafiyeti yaratıyor.

Üstelik günümüzde giderek daha fazla sayıda yazıcı internete bağlanabiliyor. Buna rağmen araştırmalar, işletmelerin yüzde 28’inin uzaktan baskı ortamını güvence altına almayı hâlâ en büyük güvenlik zorluğu olarak gördüğünü ortaya koyuyor. BT karar vericilerinin yalnızca yüzde 37’si sıfır güven mimarisini uyguladığını bildiriyor. Bu da baskı altyapısının güvenliği konusunda yapılması gereken çok şey olduğunu gösteriyor.

Yazıcılar, aynı zamanda fiziksel ve dijital dünyanın tam ortasında yer almasıyla da benzersiz bir konuma sahip. Bilgiler bir ortamdan diğerine geçtiğinde olası müdahale noktaları artıyor; dolayısıyla güvenlik riskleri de büyüyor. Bu nedenle yazıcıların, sistem erişimini koruyan ve bütünsel bilgi güvenliğini sağlayan güçlü bir savunma hattı gibi davranarak veriler için bir kale işlevi görmesi gerekiyor.

Çevreyi gözlem altında tutma 

Çevre güvenliği ise kuruluşların karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Verilerin sistemler arasında nasıl hareket ettiğini etkili biçimde izleyemeyen işletmeler, doğru güvenlik önlemlerini uygulamakta ve kaynak kullanımını optimize etmekte zorlanıyor. Görünürlük sağlanmadığı sürece güvenlik stratejileri eksik kalıyor.

İzlenmesi gereken uç noktaların artması ve verilerin ağlar ile cihazlar arasında daha kolay hareket etmesi, güvenlik görünürlüğünü azaltıyor ve daha proaktif önlemler gerektiriyor. AB’nin Siber Dayanıklılık Yasası (Cyber Resilience Act) gibi yeni düzenlemeler, işletmelerin raporlama yükümlülüklerini artırdıkça güvenlik ekiplerinin hedeflerini de sürekli değiştiriyor. Sonuç olarak, kurumlar giderek daha fazla zamanı görünürlük sorunlarını çözmeye ayırıyor.

Bu noktada yapay zekâ, güvenlik yönetiminde yeni bir dönemi başlatıyor. BT ekiplerinin her noktayı manuel olarak izlemesi yerine yapay zekâ ve makine öğrenimi, yazıcının bağlı olduğu ağı sürekli değerlendiriyor ve baskı altyapısı genelinde en uygun ayarları yapılandırıyor. Bu yaklaşım, sistem izlemeyi sadeleştiriyor; güvenlik zafiyetlerinin hızla tespit edilmesini ve giderilmesini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistemlerin geleceğe uyumlu ve genişlemeye hazır kalmasını güvence altına alıyor.

Yeni ve gelişen tehditlerin arttığı bu ortamda güvenlik ekipleri, baskı altyapısının engel değil destek unsuru hâline gelmesini istiyor. Yapay zekâ, proaktif ve güçlü bir çevre güvenliği sağlayarak bu süreci kolaylaştırıyor; ekiplerin odağını tehditleri öngörmeye ve riskleri önlemeye yönlendiriyor.

Katmanlı bir savunma benimseme

Dayanıklı bir güvenlik stratejisi, katmanlı bir yapıyı gerektiriyor. Sistemi bir bütün olarak ele alıp donanım ve yazılımın işletme genelinde nasıl uyumla çalıştığı değerlendirildiğinde çok katmanlı bir savunma mekanizması kurulabiliyor.

Örneğin baskı ortamında kartlı erişim doğrulaması, verilerin yalnızca doğru kişiler tarafından görülmesini sağlamada temel bir unsur olarak öne çıkıyor. Ancak bu tek başına yeterli olmuyor. Potansiyel riskleri başarıyla tanımlamak için sistem oturum açma etkinlikleriyle verilerin çapraz kontrol edilmesi gerekiyor. Bu sayede çalışanın belirtilen zamanda gerçekten o konumdaki yazıcıyı kullandığı teyit ediliyor.

Konum verilerinin bu doğrulamada kullanılması, çok faktörlü kimlik doğrulamasını (MFA) daha akıllı hâle getiriyor ve ele geçirilmiş kimlik bilgilerine karşı ek bir koruma katmanı oluşturuyor. Böylece kullanıcılar için kolaylık sağlayan yazıcı kimlik doğrulama araçları, işletmenin genel çevre güvenliğini güçlendiren daha geniş bir güvenlik önlemine dönüşüyor.

Akıllı biçimde daha geniş işletme verilerini kullanan entegre bir baskı güvenliği yapısı, yalnızca yetkili kişilerin hassas bilgilere erişmesini sağlayarak kurumun genel güvenliğini daha da güçlendiriyor.

Güvenliğini baskıyla güçlendirme

Sonuç olarak baskı, siber güvenlik zincirinin kritik bir halkasını oluşturuyor; dijital ve fiziksel dünyanın tam kesişim noktasında yer alıyor. Uç noktaların çoğaldığı ve tehditlerin sürekli evrildiği günümüzde işletmeler, kör noktalara yer bırakmıyor.

Baskı güvenliğini göz ardı etmek, siber suçlulara sistemdeki en zayıf halkayı sunmak anlamına geliyor. Bu nedenle işletmeler, baskıyı çevre stratejilerinin temel bir unsuru haline getirerek saldırganların uzun süredir kullandığı bu açık kapıyı kapatıyor. Çünkü baskı güvenliğini güçlendirmek, aslında işletme güvenliğini güçlendiriyor.

Continue Reading
Reklam
Reklam
Reklam

Trending

Copyright © 2017 Zox News Theme. Theme by MVP Themes, powered by WordPress.