Teknoloji
“Bulutistan’dan Yapay Zekâ Çıkışı”


TURCON listesinde yer alan ve aldığı yatırımlar ile Unicorn olma yolunda hızla ilerleyen Bulutistan, ‘Yapay Zekâ Vizyonu’ toplantısını 3 Aralık tarihinde gerçekleştirdi. Toplantıda Bulutistan yöneticileri hedeflerini ‘Olağanüstü yetenekleri öncü yapay zekâ teknolojileriyle birleştirerek küresel dijital ekosistemi yeniden tanımlamak’ olarak açıkladı. Bulutistan’ın GPU makine parkını Türkiye’de ilk kuran bulut sağlayıcısı olarak yapay zekâ alanında büyük bir adım attıklarını belirten Bulutistan yöneticileri, firma olarak kendi küçük dil modelini (SLM) geliştirdiklerini, 2025’te yatırım bütçesinin yüzde 40’ının yapay zekâ donanımına ayrılacağını açıkladı. Bölgenin en büyük Decacorn Yapay Zekâ Bulut Servis Sağlayıcısı olma amacı ile hareket ettiklerini aktaran yöneticiler, Bulutistan’ın 2025 yılı itibarıyla artık sadece Bulut Hizmet Sağlayıcısı değil; uçtan uca Yapay Zekâ Bulutu Sağlayıcısı olarak konumlanacağını, servisin yanı sıra danışmanlık hizmeti de sunacaklarını açıkladılar.
Türkiye’nin en büyük yerli bulut hizmet sağlayıcılarından Bulutistan, 3 Aralık’ta ‘Bulutistan Yapay Zekâ Vizyonu” konulu bir basın buluşması gerçekleştirdi. Toplantıda Dünya ve Türkiye Yapay Zekâ verileri, Yapay Zekâ ve Bulut Altyapıları -GPU, LLM, Sanallaştırma, As a Service çözümler ve hedeflenen ekosistem gibi birçok konu ele alındı. Bulutistan Genel Müdürü Gökhan Gençtürk, Bulutistan Uluslararası Büyümeden Sorumlu Genel Müdürü Altuğ Eker, Bulutistan İcra Kurulu Üyesi Bulut Platform Mühendisliği Ekrem Sekman ve Bulutistan Yapay Zekâ Sektör Danışmanı Mete Gönç, sektöre ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Toplantıda Bulutistan’ın yeni vizyonunu açıklayan Bulutistan yöneticileri, “Olağanüstü yetenekleri öncü yapay zekâ teknolojileriyle birleştirerek küresel dijital ekosistemi yeniden tanımlamayı hedefliyoruz” açıklamasında bulundu. Açıklamada, “Çalışanlarımız, iş ortağı ekosistemimiz ve faaliyet gösterdiğimiz pazardaki yetenekli ve yetkin insan kaynağını, yeni yapay zekâ yetkinlik setleri ile güçlendirmek en önemli gündem maddelerimizden biri” ifadesi kullanılırken, yapay zekâ teknolojilerine hem altyapı hem de servis katmanında yatırım yaparak, bu konuda sadece Türkiye’de değil, küresel çapta söz sahibi bir noktaya gelmek için çalışıldığının altı çizildi. Açıklamada ayrıca, güçlü iş birlikleri, yeni altyapı tasarımları, donanımları geliştirildiği belirtilerek, Türkiye’de yapay zekada kurumların ilk tercihi olacak “Yapay Zekâ Topluluk Bulutu”nu yakın dönem eylem planları olduğu belirtildi.
Gökhan Gençtürk: Bulutistan, Türkiye’de GPU makine parkını ilk kuran bulut sağlayıcısı
Bulutistan’ın Cloud Aİ (Bulut tabanlı yapay zekâ) konusunda Türkiye’de ve bölgede öncü bir rol almayı hedeflediğini ifade eden Bulutistan Genel Müdürü Gökhan Gençtürk, bu vizyon doğrultusunda Bulutistan’ın GPU makine parkını Türkiye’de ilk kuran bulut sağlayıcısı olduğunu söyledi. Bulutistan’ın yapay zekâyı etkin kullandığını belirten Gençtürk, “Müşterilerin veri kritikliğine göre hem sanallaştırılırmış ortamda hem de ‘özel’ bulut hizmeti verilebiliyoruz. Tüm kurumlar, yaratıcı yapay zekâ çözümleri kullanırken KVKK konusunda bir sorunları kalmıyor. Sağladığımız avantajlarımız bununla da sınırlı değil. Bulutistan iş ortakları ile hazır yaratıcı yapay zekâ çözümleri ya da müşterilerin kendi isteklerine göre şekillendirebilecekleri platformlar da sunuyoruz. Büyük bir talep alıyoruz” dedi.
Bulutistan’ın yapay zekâ alanında gerçekleştirdiği iş birlikleri hakkında Gençtürk, “Yapay zekâ konusunda sektörde bu alana ilk giren, çok ciddi bir bilgi birikimi ve ürünlere sahip Zack.Aİ ile iş birliği yapıyoruz. Müşterilerimize bir yol haritası çizmek için de danışmanlık hizmetlerini yakın zamanda başlatacağız.
Burada amacımız; uzun süreçlere dayalı, büyük projelerden çok müşterinin durumunu analiz ettikten sonra büyük yatırım gerektirmeyen hızlı kazanımlar ve orta vadeli planlar olmalı diye düşündük ve bu şekilde hareket ettik. Sağladığımız katma değerin müşterilerimiz tarafından görülmesi gerektiğini öngördüğümüzden bu konuyla alakalı işinin ehli çözüm ortaklarını hızlı şekilde sisteme dahil etmeyi planladık” ifadesini kullandı.
Bugünkü uygulamalarla yapay zekâ, şirketlere yüzde 30’lara varan ciro artışı geliştirmiş durumda
Gökhan Gençtürk, “Günümüzde yapay zekâ pazarı globalde 200 milyon doların üzerine çıkmış durumda. 2030 yılında hızlı gelişen yapay zekâ pazarının globalde 2 trilyon dolar olması bekleniyor. Şu anki yapay zekânın dünya ekonomisine 2.6 trilyon dolar katkı sağladığını görüyoruz. Yapay zekâ her geçen gün iş süreçlerine daha fazla katkı sunuyor. Bugünkü uygulamalarla yapay zekâ şirketlere yüzde 30’lara varan ciro artışı geliştirmiş durumdadır. Dünya genelinde şirketlerin %60’ı da yapay zekaya kendilerini adapte etmiş durumda. Ancak işin çok başındayız” dedi.
Bulutistan’dan teknoloji şirketlerine çağrı
Çok hızlı gelişen bir çağın başında olduğumuzu vurgulayan Gençtürk, “Yapay zekâ ülkemize ciddi bir fırsat sunuyor. Biz, gereken yatırımı yaparsak dünyada rekabet gücümüzü artırabiliriz. Perakendeden finansa, üretim şirketlerine kadar çok fazla taleple karşı karşıyayız. Bulutistan olarak altyapımızı hazırlamamız, platformlarımızı hazır tutmamız bizi sevindiriyor. İş ortakları ekosistemimizle önemli hizmetleri iş ortaklarımızla birlikte sorunsuz sunabiliyoruz. Gelişmek isteyen, yatırım yapan tüm teknoloji şirketlerine kendi ekosistemlerimiz ile ve kendi platformumuz ile yardımcı olabiliriz. Hepsine çağrıda bulunuyoruz, çünkü hep birlikte daha güçlü olduğumuza inanıyoruz” dedi.
Kendi küçük dil modelimizi (SLM) geliştirdik
“Bulutistan platform mühendislik ekibimiz ile kendi küçük dil modelimizi (SLM) geliştirmeye başladık. Bu, bizim için önemli bir öğrenme sürecinin parçası. Ayrıca, Türkiye’deki yapay zekâ geliştiricileri ve büyük kurumların veri analitiği ya da yazılım ekiplerinin GPU testi taleplerini karşılayacak bir sunucu altyapısı kurduk. Openstack altyapımıza GPU sunucuları entegre ederek, saatlik, rezervli veya dedike GPU kart taleplerine yanıt verecek ücretlendirme modelleri geliştiriyoruz” diyen Bulutistan Genel Müdürü Gökhan Gençtürk, son olarak şu bilgileri verdi:
“Intel ve Nvidia gibi firmalarla küresel düzeyde iletişim kurarak, kendi GPU-as-a-Service (GPUaaS) mimarimizi oluşturuyor ve bunu donanım üreticileriyle iş birliği yaparak altyapımıza dahil ediyoruz. Yapay zekâ sistemlerinin eğitilmesi, iyileştirilmesi ve son kullanıcıya sunulması için farklı donanım katmanları kuruyoruz. GPUaaS yapısının üzerine, yapay zekâ geliştiricileri için bir platform mimarisi inşa ediyor ve LLM-as-a-Service (LLMaaS) sunabilir hale geliyoruz. Ayrıca, kendi mühendislik ekiplerimizin ve iş ortaklarımızın geliştirdiği yapay zekâ servislerini bir araya getirerek, bir AI-as-a-Service (AIaaS) ekosistemi oluşturuyoruz.”
Eker: Üretken yapay zekâ tüm iş yapısını değiştirecek
Doğru tasarlanmış yapıları müşteri kullanımına açmanın ve ürüne odaklanmanın akıllıca olduğunu söyleyen Bulutistan Uluslararası Büyümeden Sorumlu Genel Müdür Altuğ Eker ise sektörlerden bağımsız yapay zekânın iş hayatında her alana dokunduğunu, 2 yıl içerisinde yapay zekânın iş dünyasının çok ciddi bir parçası olacağını belirtti. Eker, “Yapay zekâdan en çok yararlanan ilk 5 sektörü; E-ticaret, Finans, Üretim, Sağlık, Eğitim ve Telekom olarak sayabiliriz. Yine, Konuşma Bazlı Arama, İletişim Merkezi Analitiği, Kişiselleştirme, Tasarım ve Yaratıcılık, Sanal Asistanlar, Kod Üretimi, İçerik Üretimi gibi alanlarda da yapay zekâ kullanılan alalar açısından ön plana çıkmaktadır” dedi.
Üretken yapay zekânın küresel ekonomiye trilyonlarca dolar değer katabileceğini söyleyen Eker, “Üretken yapay zekâ kullanım alanlarının sağlayabileceği değerin yaklaşık yüzde 75’i müşteri operasyonları, pazarlama ve satış, yazılım mühendisliği ve Ar-Ge gibi 4 alanda yoğunlaşacak.
Üretken yapay zekâ, tüm sektörlerde önemli bir etkiye sahip olacak. Üretken yapay zekâ, bazı bireysel faaliyetleri otomatikleştirerek bireylerin yeteneklerini artırma potansiyeline sahip ve tüm iş yapısını değiştirecek. Genel ekonomi çapında iş gücü verimliliğini önemli ölçüde artırabilir. Ancak bu durum, işçilerin iş faaliyetlerini değiştirmelerini veya yeni işlere geçmelerini desteklemek için yatırımlar gerektirecektir” değerlendirmesini yaptı.
ABD’deki şirketimizle teknoloji transferi yapıyoruz, yapay zekâ pazarına liderlik edeceğiz!
Üretken yapay zekanın çok farklı uygulamaları beraberinde getirdiğini ifade eden Eker, “Müşteri portföyümüzdeki şirketlerle görüştüğümüzde şirketlerin yapay zekaya yatırım yapmak istediğini gördük. Şu an hem Avrupa merkezimi hem de Türkiye merkezimizde CPU’lu sunucular üzerinden kapasite kullanımı açtık. Bu yıl ABD’de bir şirket kurduk. Orada teknoloji transferi yapıyoruz. Servis tarafında görüştüğümüz 5 tane yapay zekâ şirketi var. ABD’deki bir yapay zekâ firmasının Türkiye’de hizmet verebilmesi için buradaki bir bulut veri sağlayıcısı ile çalışması gerekiyor. Biz de burada oradaki teknolojileri Türkiye’ye getirerek karşılıklı çalışıyoruz. Intel’in SAP programı denilen Cloud Services Privitedet denilen programına kabul edildik. Bu programa dair süreçlerin sonucunda Intel’le birlikte cloud programları konusunda önemli bir gelişmeyi Türkiye’ye ve Avrupa’ya getirmiş olacağız. Yapay zekâ geliştiricilere yönelik önemli uygulamaları yapay zekâ dönüşüm danışmanlığını profesyonel bir yapı ile destekleyerek sadece bir servis sağlayıcı olmaktan çıkıp bunun danışmanlığını da verebilecek bir noktaya kendimizi taşıdık” dedi.
“Gelecekte konuşulacak konuların başında bu büyük veri merkezlerinin enerji ihtiyaçları olacak”
“Bulut tarafında 400’ün üzerinde çalıştığımız çok ciddi bir ekosistemimiz var” diyen Eker, “Platformumuzu hazırladık. Yapay zekâ pazarına da bu anlamda liderlik etmek istiyoruz. Bugün bir yapay zekâ altyapısını çalıştırabilmek için kabin başına 40 KW gibi bir enerji almak gerekiyor. Veri merkezi tarafında enerji yatırımları öne çıkmış durumda. Gelecekte konuşulacak konuların başında bu büyük veri merkezlerinin enerji ihtiyaçları olacak. Markamızın hissedarlarından DxBV’nin belirlediği 3 alan bu nedenle çok önemli. Çünkü veri merkezi, bulut ve yönetilen hizmetler yapay zekayı oluşturan ana alanlar. DxBV’nin hem veri merkezi yatırımı hem bulut yatırımı hem de yönetilen hizmetler tarafındaki yatırımı uzun soluklu sürdürülebilir bir değişimi göstermekte. Enerji merkezlerinin yapay zekâya uygunluğu alanında Türkiye’de ve dünyada Ar-Ge çalışmaları artıyor. Gelişen teknoloji ile daha az enerji ihtiyaçları ve daha az iklimlendirme sağlanmış olabilecek” ifadesini kullandı.
2025’te yatırım bütçesinin yüzde 40’ı yapay zekâ donanımına ayrılacak
Bulutistan’ın yapay zekâ konusunda yatırımları hakkında bilgi veren Altuğ Eker, “Bulutistan 2025 yılı itibarıyla artık sadece Bulut Hizmet Sağlayıcısı değil, uçtan uca Yapay Zekâ Bulutu Sağlayıcısı olarak kendini konumlandırmaya başlayacak. Bu aşamada 2025 yılında yatırım bütçemizin en az yüzde 40’ı yapay zekâ donanım yatırımlarına odaklanacak ve bu oran yıllar bazında artarak devam edecek. Yatırımlarımızı Yapay Zekâ odağı ile yaparken, bulut servislerinde 400’den fazla iş ortağı ile yarattığımız ekosistemin bir benzerini Yapay Zekâ şirketleri ile iş ortaklıkları yaparak büyütmeyi ve Yapay Zekâ start-up’larının ölçeklenebilmesi için kaynak ayırmayı planlıyoruz” dedi.
Intel ve Nvidia ile yakın iş birliği içinde çalışıyoruz ve sonuçları yakında paylaşacağız
Bulutistan’ın iş birliklerine büyük önem verdiğini ifade eden Eker, “Bulutistan, Zack AI’ın yapay zekâ çözümlerini müşterilerine sunacak ve diğer yapay zekâ çözümlerinin altyapısını sağlayacak. Intel ve Nvidia ile yakın iş birliği içinde çalışıyoruz ve sonuçları yakında paylaşacağız. Ayrıca, HPE ve Lenovo’nun Avrupa ekipleriyle birlikte Bulutistan’ın yapay zekâ donanım mimarisini geliştirdik. Amerika’daki şirketimiz ise yeni yapay zekâ girişimlerini takip ederek, hizmet verdiğimiz pazarlara teknoloji transferi yapıyor olacak” diye konuştu.
Üretken yapay zekânın her geçen gün farklı sektörlerde yeni uygulamalarla dikkat çektiğini anlatan Eker, “Başarılı, yüksek performanslı ve güvenilir bir yapay zekâ geliştirmek ciddi maliyetler gerektiriyor. Ayrıca, bu çözümlerin ölçeklenmesi de ayrı bir ticari zorluk. Büyük kurumsal firmalar, kendi üretken yapay zekalarını geliştirmek yerine, ihtiyaçlarına en uygun ürünü entegre etmeyi tercih ediyor. Bu durum, Bulutistan ve Zack AI gibi yapay zekâ bulutu sağlayıcıları için büyük fırsatlar yaratıyor. Sektörel deneyim ve teknik derinlik ile üretken yapay zekâ çözümlerini sunarak, kurumların karşılaştığı engelleri ortadan kaldırıyor ve maksimum fayda sağlamalarını sağlıyoruz” şeklinde konuştu.
Gönç: Devlet desteği sağlanırsa, bölgeye hâkim yapay zekâ şirketleri Türkiye’den çıkar!
Yapay zekânın 10 sene içinde 1 trilyon doları geçecek bir pazar oluşturacağını öngördüklerini belirten Bulutistan Yapay Zekâ Sektör Danışmanı Mete Gönç, “Yapay zekâ, tüm dünyada büyümesini sürdürüyor. Sadece ABD’de dev şirketler, dünyanın birçok yerinde yarım trilyon dolara yakın veri merkezleri kuracaklarını açıkladılar. Hatta enerji problemini çözmek için nükleer santral alacağını açıklayan şirket bile oldu. Yine 5 sene içerisinde iş gücünün yüzde 50’sinin tamamen AI (yapay zekâ) tarafından gerçekleşmesini bekliyoruz. Sadece operasyon tasarrufu 404 milyar dolarlık bir pazarda en az yüzde 10 olacak. Birçok alanda da rakamlar bu şekilde seyredecek” dedi.
“Türkiye’nin acilen bir AI master planına ihtiyacı var” diyen Gönç; “Bu alanda faaliyet gösteren şirketlere ciddi anlamda destek sağlanması gerekiyor. Bu alanda çok yetenekli beyinlerimiz var, önemli olan beyin göçünü durdurmak. Gerekli destek sağlanırsa bölgede oyun kurucu ve bölgesine hâkim milyar dolarlık yapay zekâ şirketleri Türkiye’den çıkabilir” ifadesini kullandı.
Bulutistan, bölgenin en büyük Decacorn Yapay Zekâ Bulut Servis Sağlayıcısı olacak
Bulutistan’da hedeflerin hep dinamik tutulduğunun altını özenle çizen Gönç, “Bulutistan’ın yakın hedefi 2025 yılı itibarıyla hizmet verdiği pazarlarda, GPUaaS, LLMaaS ve AIaaS katmanlarında çözümlerinin sayısını artırmak ve müşterilerine yayılımını sağlamak olacak. Hedeflerimiz arasında; 2030’a kadar istikrarlı büyüyüp yapay zekâ çözümlerini de ekleyerek, Unicorn olmanın da ötesinde bölgenin en büyük Decacorn Yapay Zekâ Bulut Servis Sağlayıcısı olmak var.
“Verimlilik artışı sağlanacak konularda hızlı kazanımlar yaratmayı hedefliyoruz”
Yapay zekânın inanılmaz hızlı bir şekilde geliştiğini ifade eden Gönç, “Önümüzdeki 2-3 yıl içerisinde bütün kurumların bu dünyaya uyması gerekiyor. Bulut üzerinden erişebileceğiniz bir yapay zekaya ihtiyaç var. 7/24 çalışabilen Türkçeye uyumlu, doğruluk oranı yüksek bir modele sahibiz. Bu model, artık bütün ekosisteme açık hale geldi. 2025 yılı Agentic AI olarak geçecek. Bütün dünya Agentic AI’ı konuşacak, Türkiye buna adapte olacak. Firmaların yapay zekaya nereden başlayacağı konusunda tereddütleri var. Sunduğumuz servis hizmetinin yanında danışmanlık hizmeti ile firmaların temel problemlerini, ileriye gitmek istedikleri konuları ortaya çıkarıyoruz. Daha sonra elimizdeki verilere bakarak verimlilik artışı sağlayabileceğimiz konulara yöneliyoruz. Verimlilik artışı sağlanacak konularda hızlı kazanımlar yaratmayı hedefliyoruz. Bu adaptasyona en hızlı şekilde geçilmesi gerekiyor. Bulutistan’ın buradaki çalışmaları ve uygulamaları çok iyi. Yapay zekâ alanında çok güçlü beyinler var. Bu beyinleri kullanmak lazım” dedi.
Mete Gönç son olarak şu ifadeleri kullandı: “Yapay Zekâ geliştirmek için gereken kapasite, kurumların ve geliştiricilerin kendi sistem odalarındaki sunucularla sağlanamaz. Özellikle üretken yapay zekâ çözümleri, bulut ortamlarında var olmalıdır. Bu nedenle, yapay zekâ ve bulut artık birbirinden ayrılmaz iki konu haline gelmiştir. Araştırmalar, yapay zekânın 2030’a kadar dünya ekonomisine 7 trilyon dolar katkı sağlayacağını gösteriyor. Bu büyüklüğün gerçekleşebilmesi için büyük bulut kapasiteleri ve veri merkezi yatırımları gerekecek. Türkiye’de de aynı ihtiyaçlar söz konusu. Bu konu özelinde Sabancı Holding, %75 hissedarımız olarak hem Türkiye hem de dünya için büyük yatırım planlarını harekete geçirmiştir.”
Cep Telefonu
Samsung teknolojileriyle gastronomi deneyimi Seoul Kitchen’da


Teknoloji devi Samsung, benzersiz bir gastronomi deneyimi yaşatıyor. Kore mutfağının özgün tatlarını modern bir bakış açısıyla sunan Seoul Kitchen, Samsung’un yenilikçi teknolojileriyle müşterilerine menü ve sipariş süreçlerinde uçtan uca dijital olarak hizmet veriyor. Restoranda, ikonik katlanabilir tasarımıyla öne çıkan Galaxy Z Fold7 cihazlar dijital menüye dönüşüyor, karaoke alanında ise eğlencenin keyfi Samsung’un 2025 OLED TV’lerle artıyor.
Samsung yenilikçi teknolojileriyle gastronomi dünyasına da ilham veriyor. Kore kültürünü lezzet, müzik ve tasarım ekseninde sunarak İstanbullularla buluşturan Seoul Kitchen, Samsung teknolojileriyle misafirlerine çok yönlü bir lezzet deneyimi vadediyor. Türkiye’de tamamen dijital servis altyapısına sahip ilk restoran olan Seoul Kitchen, misafirlere teknolojiyle iç içe bir gastronomi deneyimi sunuyor. Ayrıca restoran içerisinde kurulan özel deneyim alanında da misafirler Samsung’un en yeni teknoloji ürünlerini deneyimleyebiliyor.
Siparişler, katlanabilir formuyla öne çıkan Galaxy Z Fold7 ile veriliyor
Restoranın menü ve sipariş süreçleri tamamen dijital olarak yürütülüyor; misafirler tüm süreçleri Samsung teknolojisiyle donatılmış inovatif ekranlarla yönetiyor. Dijital menüler Samsung’un yapay zekâ destekli yeni amiral gemisi Galaxy Z Fold7 cihazlarla destekleniyor. Ultra akıllı telefonlardaki üstün performansı ve deneyimi sunan Galaxy Z Fold serisi, açıldığında ortaya çıkan daha büyük ve daha sürükleyici ekranıyla yeni bir verimlilik ve üretkenlik seviyesi sunuyor. Seri, katlanabilir forma göre optimize edilmiş akıllı ve çok boyutlu yapay zekâ araçlarıyla da akıcı ve sürükleyici bir deneyim vadediyor.
Swallet kullanıcılarına ücretsiz tatlı ikramı
Samsung’un kullanıcılarına yeni nesil cüzdan deneyimi sunun Swallet uygulması da Seoul Kitchen’da sunulan teknolojik restoran deneyiminin bir parçası. Samsung Swallet cüzdanını indirip, kayıt olan müşteriler ücretsiz Çilekli Bing Su tatlısının keyfini çıkartabiliyor.
Samsung OLED TV serisi ile çok boyutlu bir eğlence deneyimi
Mekânda yer alan ve misafirleri Seul’ün enerjik gece hayatına davet eden karaoke alanı, Samsung’un yeni amiral gemisi 2025 OLED TV serisinin amiral gemisi S95F’in de bulunduğu Samsung TV’ler ile destekleniyor. Yeni OLED serisi Samsung’un OLED ekran teknolojisiyle yüksek kontrast değerleri sağlıyor. Quantum Dot destekli OLED paneller, renk parlaklığını artırarak içeriklerde fark yaratıyor. %100 renk hacmi desteği ile geniş renk yelpazesi sunan OLED TV serisi, yapay zekâ özellikleriyle de eğlenceyi kişiselleştiriyor. Yapay zekâ görüntü yükseltme özelliği, düşük çözünürlüklü içerikleri optimize ederken, sahneye göre parlaklık ve kontrast ayarlarını anlık olarak düzenliyor. İnce ve yalın tasarımıyla Samsung TV’ler Seoul Kitchen misafirlerine üstün ses ve görüntü performansıyla çok boyutlu bir eğlence deneyimi sunuyor.
Teknoloji
Azerion ve Huawei yapay zekâ uygulamalarında güçlerini birleştirdi


Azerion, Türkiye’nin yapay zekâ ekosistemini güçlendirmeyi ve bölgesel etki alanını genişletilmeyi hedefleyen bir etkinlik düzenledi. Etkinlikte Huawei ile Azerion arasındaki stratejik iş birliğinin artan önemi vurgulandı.
Avrupa’nın önde gelen dijital reklam ve eğlence medya platformlarından biri olan Azerion, teknoloji devi Huawei ile birlikte İstanbul’da “Yapay Zekânın Bugünle Buluşup Geleceği Şekillendirdiği Nokta” başlıklı etkinliği gerçekleştirdi. Gerçek dünyadaki yapay zekâ uygulamalarını hızlandırmak için güçlerini birleştiren Azerion ve Huawei, yapay zekânın günümüz iş dünyasını nasıl dönüştürdüğünü ve farklı sektörlerdeki uygulama alanlarını ele aldı.
Sektör liderlerini, iş ortaklarını ve teknoloji uzmanlarını bir araya getiren etkinlik, yapay zekânın modern iş dünyasındaki dönüştürücü gücünü ve geleceğe yönelik sunduğu fırsatları ön plana çıkardı. Etkinlik aynı zamanda Azerion ve Huawei arasındaki stratejik iş birliğinin giderek güçlendiğini de bir kez daha gösterdi.
16 ülkede faaliyet gösteren Azerion, Türkiye’nin yapay zekâ ekosistemini desteklemek ve bölgesel erişimini genişletmek amacıyla düzenlenen etkinlikte, veri odaklı reklam teknolojilerini ve içerik platformlarını tanıttı.
Yapay zekâ artık bir iş zorunluluğu
Yoğun ilgi gören ekinlikte, geliştirme sürelerini kısaltan ve yapay zekâ projelerinin daha hızlı devreye alınmasını sağlayan son teknolojik gelişmeler paylaşıldı.
Azerion Türkiye Ülke Müdürü Pelin Akın, konuşmasında şunları söyledi; “Verinin gücünü yaratıcılıkla birleştirerek hem markalar hem de kullanıcılar için daha akıllı ve etkili deneyimler tasarlıyoruz. Yapay zekânın artık bir iş zorunluluğu haline geldiğini kabul etmeli ve buna göre hareket etmeliyiz. Yapay zekâ artık “geleceğin konsepti” değil, her ölçekteki kurum için operasyonel bir gereklilik haline geldi. Bu nedenle yapay zekâ projelerinin uygulanma süreçlerini hızlandırmak büyük önem taşıyor. Azerion olarak, değer yaratma sürecini kısaltan modüler mimarileri ve bulut tabanlı sistemleri geliştirmeye, yerel pazara uygun çözümlere öncelik vererek pazardaki konumumuzu güçlendirmeye devam edeceğiz.”
Teknoloji
Siber Güvenlikte Yeni Odak Noktası: Baskı Altyapılarının Güçlenmesi


Canon Avrupa EMEA Ürün, Bilgi Güvenliği ve Küresel Olay Müdahale Kıdemli Direktörü Quentyn Taylor, baskı altyapısının siber güvenlikteki kritik rolünü ele alıyor; yazıcıların işletmeler için potansiyel bir zayıf halka haline gelmemesi adına yapay zekâ destekli, katmanlı ve entegre güvenlik çözümlerinin önemini vurguluyor.
İşletmelerin dijital çevresi, çalışma biçimleri ve davranışlarıyla uyum içinde genişlemeye ve sürekli gelişmeye devam ediyor. Çalışanlar artık iş sistemlerine her zamankinden daha esnek biçimlerde erişiyor; bu da verilerin geleneksel güvenlik sınırlarının ötesine geçip farklı kişisel cihazlara yayıldıkça görünürlüğünü kritik bir konu hâline getiriyor. Sonuç olarak, veriler artık her zamankinden daha fazla risk altında bulunuyor.
Bu dinamik ortam, bir işletmenin altyapısındaki her noktada güvenliğin güçlendirilmesi gerektiğini gösteriyor. Bir tehdit gibi görünmeyen baskı altyapısı ise, bu resimde çoğu zaman göz ardı ediliyor. Oysa geçtiğimiz yıl işletmelerin yüzde 56’sı, yazıcılar üzerinden en az bir veri kaybı yaşadığını bildirdi.
Siber güvenlik her geçen gün daha sofistike hâle gelirken, saldırganların tüm sisteme erişmesi için hâlâ tek bir zayıf halka yeterli oluyor. İşte bu nedenle, baskının bu zincirde zayıf halka olmamasını sağlamak için işletmelerin donanım ve yazılımı sezgisel biçimde bir arada çalıştıran çözümlere öncelik vermesi gerekiyor. Ancak bu sayede kuruluşlar, BT güvenlik ekiplerine ihtiyaç duydukları anda gelişmiş görünürlük, kontrol ve en önemlisi iç huzuru sağlayabiliyor.
Saldırganlara açık bir kapı
Yazıcılar, bir işletmedeki bilgi akışının merkezinde yer alıyor ve bu konumlarıyla kötü niyetli kişiler için potansiyel giriş noktaları oluşturuyor. Baskı altyapısını güvence altına almamak, işletmenin arka kapısını açık bırakmakla eşdeğer bir güvenlik zafiyeti yaratıyor.
Üstelik günümüzde giderek daha fazla sayıda yazıcı internete bağlanabiliyor. Buna rağmen araştırmalar, işletmelerin yüzde 28’inin uzaktan baskı ortamını güvence altına almayı hâlâ en büyük güvenlik zorluğu olarak gördüğünü ortaya koyuyor. BT karar vericilerinin yalnızca yüzde 37’si sıfır güven mimarisini uyguladığını bildiriyor. Bu da baskı altyapısının güvenliği konusunda yapılması gereken çok şey olduğunu gösteriyor.
Yazıcılar, aynı zamanda fiziksel ve dijital dünyanın tam ortasında yer almasıyla da benzersiz bir konuma sahip. Bilgiler bir ortamdan diğerine geçtiğinde olası müdahale noktaları artıyor; dolayısıyla güvenlik riskleri de büyüyor. Bu nedenle yazıcıların, sistem erişimini koruyan ve bütünsel bilgi güvenliğini sağlayan güçlü bir savunma hattı gibi davranarak veriler için bir kale işlevi görmesi gerekiyor.
Çevreyi gözlem altında tutma
Çevre güvenliği ise kuruluşların karşı karşıya olduğu en büyük zorluklardan biri olmaya devam ediyor. Verilerin sistemler arasında nasıl hareket ettiğini etkili biçimde izleyemeyen işletmeler, doğru güvenlik önlemlerini uygulamakta ve kaynak kullanımını optimize etmekte zorlanıyor. Görünürlük sağlanmadığı sürece güvenlik stratejileri eksik kalıyor.
İzlenmesi gereken uç noktaların artması ve verilerin ağlar ile cihazlar arasında daha kolay hareket etmesi, güvenlik görünürlüğünü azaltıyor ve daha proaktif önlemler gerektiriyor. AB’nin Siber Dayanıklılık Yasası (Cyber Resilience Act) gibi yeni düzenlemeler, işletmelerin raporlama yükümlülüklerini artırdıkça güvenlik ekiplerinin hedeflerini de sürekli değiştiriyor. Sonuç olarak, kurumlar giderek daha fazla zamanı görünürlük sorunlarını çözmeye ayırıyor.
Bu noktada yapay zekâ, güvenlik yönetiminde yeni bir dönemi başlatıyor. BT ekiplerinin her noktayı manuel olarak izlemesi yerine yapay zekâ ve makine öğrenimi, yazıcının bağlı olduğu ağı sürekli değerlendiriyor ve baskı altyapısı genelinde en uygun ayarları yapılandırıyor. Bu yaklaşım, sistem izlemeyi sadeleştiriyor; güvenlik zafiyetlerinin hızla tespit edilmesini ve giderilmesini kolaylaştırıyor. Aynı zamanda sistemlerin geleceğe uyumlu ve genişlemeye hazır kalmasını güvence altına alıyor.
Yeni ve gelişen tehditlerin arttığı bu ortamda güvenlik ekipleri, baskı altyapısının engel değil destek unsuru hâline gelmesini istiyor. Yapay zekâ, proaktif ve güçlü bir çevre güvenliği sağlayarak bu süreci kolaylaştırıyor; ekiplerin odağını tehditleri öngörmeye ve riskleri önlemeye yönlendiriyor.
Katmanlı bir savunma benimseme
Dayanıklı bir güvenlik stratejisi, katmanlı bir yapıyı gerektiriyor. Sistemi bir bütün olarak ele alıp donanım ve yazılımın işletme genelinde nasıl uyumla çalıştığı değerlendirildiğinde çok katmanlı bir savunma mekanizması kurulabiliyor.
Örneğin baskı ortamında kartlı erişim doğrulaması, verilerin yalnızca doğru kişiler tarafından görülmesini sağlamada temel bir unsur olarak öne çıkıyor. Ancak bu tek başına yeterli olmuyor. Potansiyel riskleri başarıyla tanımlamak için sistem oturum açma etkinlikleriyle verilerin çapraz kontrol edilmesi gerekiyor. Bu sayede çalışanın belirtilen zamanda gerçekten o konumdaki yazıcıyı kullandığı teyit ediliyor.
Konum verilerinin bu doğrulamada kullanılması, çok faktörlü kimlik doğrulamasını (MFA) daha akıllı hâle getiriyor ve ele geçirilmiş kimlik bilgilerine karşı ek bir koruma katmanı oluşturuyor. Böylece kullanıcılar için kolaylık sağlayan yazıcı kimlik doğrulama araçları, işletmenin genel çevre güvenliğini güçlendiren daha geniş bir güvenlik önlemine dönüşüyor.
Akıllı biçimde daha geniş işletme verilerini kullanan entegre bir baskı güvenliği yapısı, yalnızca yetkili kişilerin hassas bilgilere erişmesini sağlayarak kurumun genel güvenliğini daha da güçlendiriyor.
Güvenliğini baskıyla güçlendirme
Sonuç olarak baskı, siber güvenlik zincirinin kritik bir halkasını oluşturuyor; dijital ve fiziksel dünyanın tam kesişim noktasında yer alıyor. Uç noktaların çoğaldığı ve tehditlerin sürekli evrildiği günümüzde işletmeler, kör noktalara yer bırakmıyor.
Baskı güvenliğini göz ardı etmek, siber suçlulara sistemdeki en zayıf halkayı sunmak anlamına geliyor. Bu nedenle işletmeler, baskıyı çevre stratejilerinin temel bir unsuru haline getirerek saldırganların uzun süredir kullandığı bu açık kapıyı kapatıyor. Çünkü baskı güvenliğini güçlendirmek, aslında işletme güvenliğini güçlendiriyor.
-



Genel6 yıl önceToyota Corolla Hatchback Tanıtıldı, İŞTE FİYAT LİSTESİ!!
-



Genel7 yıl önceİletişim
-
Genel7 yıl önce
Biz Kimiz?
-
Genel7 yıl önce
Reklam ve Sponsorluk
-



Genel7 yıl önceGizlilik politikası
-



Genel6 yıl önceBu Tarihi Not Edin! “30-31 Mayıs 2020”
-



Genel5 yıl önceRenault’dan Kaçırılmayacak Kampanya: “Şimdi Al Eylül’de 750TL Taksitle Ödemeye Başla”
-



Genel5 yıl önceYaz tatili öncesi lastiklerinizi kontrol etmeyi ihmal etmeyin






