- İlk modeller Kuzey Amerika’da yola çıkacak!
- Stellantis’in yeni platformu, grup markaları için yerleşik enerji, şarj verimliliği, yüksek performanslı araç dinamikleri ve üstün arazi sürüşü de dahil olmak üzere segmentin en iyi özelliklerini mümkün kılıyor. STLA Large platformunda üretilen araçlar, şirketin önde gelen küresel pazarlardaki müşteri talebinin temelini oluşturuyor. Yeni platformu kullanan ilk modeller, Kuzey Amerika pazarında sunulacak olan Dodge ve Jeep® modelleri olacak. Ardından üretim sürecine Alfa Romeo, Chrysler ve Maserati gibi diğer markalar da katılacak. Stellantis, STLA Large ile 2024 ve 2026 yılları arasında 8 aracı pazara sunmayı hedefliyor ve yeni nesil platform birden fazla montaj tesisine aktarılabilen, dayanıklı ve uygun maliyetli üretim süreçleriyle dikkat çekiyor. Platform ayrıca temel bileşen setinden daha fazla araç çeşitliliği ile üst düzey kalite ve müşteri memnuniyeti sağlayan benzersiz teknoloji esnekliği ile tasarlandı. Gelecek ürünler, otomobil, crossover ve SUV araçlara kadar geniş bir yelpazedeki araç türlerini kapsayacak ve bunların tümü müşterilere sıfır emisyon ve anında tork tepkisi gibi elektrikli araçlara özgü avantajlar sunacak. Bu kapsamda markaya özel ürün bilgileri de bu yıl paylaşılacak.
- Yeni platform esnekliği ve çevikliğiyle ayrışıyor!
- STLA platformlarına yönelik iddialı hedefler belirlediklerini söyleyen Stellantis CEO’su Carlos Tavares, “Günümüzde müşterilerimizin bizden beklediği şey de bu. Birden fazla araç tipini ve tahrik sistemini kapsayacak kadar esnek, iyi tasarlanmış bir bileşen grubu ile mevcut ürünlerimizin daha üstün performans gösteren versiyonlarıyla bir araç ailesi oluşturmak. Bu ikonik markalarımızın her bir müşterisine hitap edecek. Platformun esnekliği ve çevikliği onu özel kılıyor ve Kuzey Amerika’da elektrikliye geçiş noktasında başarımızın itici gücü olacak” dedi.
- Şirketin gelecekteki ürünlerini kapsayan STLA Large platformu, Stellantis için Dare Forward 2030 stratejik planı hedeflerine ulaşmanın anahtarını oluşturuyor. 2021 EV Günü’nde ana hatları çizilen dört küresel BEV (batarya – elektrikli) araç platformundan biri olan STLA Large aynı zamanda sınıfının en iyi platformu olan ve Temmuz 2023’te pazara sunulan STLA Medium platformunun ardından tanıtılan ikinci platform. STLA Large, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki farklı fabrikalarda kullanılacak olan hibrit ve içten yanmalı dahil olmak üzere farklı enerji türlerini de destekleyecek. Stellantis’in ikonik markaları, STLA Large platformu ile üretilen araçları; aile odaklı, yüksek performanslı, üstün arazi özelliklerine sahip 4×4 ve hatta lüks segmente kadar müşterilerinin ihtiyaç ve gereksinimlerine en iyi şekilde cevap verecek şekilde uyarlayabilecek.
- İki çekere de dört çekere de uyumlu!
- Platformun doğası olan esneklik; mühendislerin ve tasarımcıların aracın dingil mesafesini, uzunluğunu, genişliğini ve yüksekliğini ayarlamasına olanak tanıyor. Sürüş, yol tutuş ve konfor dahil özel performans hedeflerine uyacak şekilde farklı süspansiyon modülleri ve güç aktarma organları kullanılabiliyor. Mühendisler, aracın becerilerini ve performansını ayarlamak üzere ön aks ile sürücü ayak bölmesi, ön ve arka aks çıkıntıları veya yolcu kabin zemini gibi unsurları kullanım amacı doğrultusunda ayarlayabiliyor. Gelişmiş yüksek dayanıklı malzemelerin kullanıldığı platform, farklı araç türlerinde sınıfının en iyi performansını sağlamak üzere ağırlık ve sağlamlık açısından optimize edilmiş durumda. Platformun içindeki bileşenler, kullanılabilir iç mekân alanını ve depolama özelliklerini en üst düzeye çıkaracak şekilde tasarlanmış durumda. Ayrıca iklimlendirme sistemi, direksiyon, fren desteği ve tahrik gibi temel konfor ve performans bileşenleri sürüş menzilini artırmak üzere enerji tüketimini en aza indirecek şekilde tasarlandı. STLA Large ile sunulan esnek yapı, yekpare platformun tahrik sistemlerini de içeriyor. STLA Large, 400 volt ve 800 volt elektrik mimarisi seçeneğiyle doğuştan BEV (batarya – elektrikli) bir platform olarak tasarlandı ve üretildi. Motor, güç dönüştürücü ve transfer dişlisini içeren üçü bir arada elektrikli tahrik modülleri (EDM’ler), önden, arkadan ve dört tekerlekten çekişli olarak yapılandırılabiliyor. Güç dönüştürücü, güç kayıplarını en aza indirmek için silikon karbür yarı iletken teknolojisini kullanıyor ve tahrik sisteminin performansı, aracın kullanım ömrü boyunca kablosuz yazılım güncellemeleri üzerinden güncellenebiliyor.
- 0’dan 100 km/s hıza 2 saniyede ulaşma potansiyeli var!
- STLA Large, belirli araçlar ve kullanım alanlarına yönelik sınırlı kaydırmalı diferansiyel ya da aks başı bağlantı kesmeleri gibi performansı artırabilen veya verimliliği ve menzili artırmak için mekanik sürtünmeyi azaltabilen güç aktarma sistemi uyarlamalarına imkân tanıyor. STLA Large platformu, mevcut Hellcat V-8 motorların herhangi birinden daha iyi performans gösteren üstün güç taşıma potansiyeline sahip. Sürüş menzili ile maliyeti dengelemeye odaklanan platform, ilk etapta enerji değerleri 85 ile 118 kWsa arasında olan batarya seçeneklerini içeriyor. STLA Large, sedanlar için toplam 800 kilometrelik bir menzil hedefliyor ve modellerin üretime hazır olduklarında gelecekteki enerji depolama teknolojilerini kolayca kabul edecekleri şekilde üretilmelerini sağlıyor. İlk nesil tahrik bileşenleri, STLA Large platformunda üretilen modellerin 2 saniye civarında 0-100 km/s hızlanmalarını tamamlamalarına olanak tanıyor. Hızlı şarj teknolojisiyle, 800 voltluk mimaride dakikada 4,5 kWsa’e kadar destek sağlayacak olan platform, temel araç özelliklerinden ödün vermeden hibrit ve içten yanmalı tahrik sistemlerini de destekleyecek. Bu esnek yapı, elektrikli tahrike geçiş, dayanıklılık ve kullanılabilir şarj ağının yaygınlaşması sürecinde dünya genelindeki kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyor. Tasarım esnekliği ise önden çekiş/arkadan çekiş/dört tekerlekten çekiş olmak üzere enine ve uzunlamasına motor kullanımlarını içeriyor.
- Temel STLA Large özellikleri:
- • Uzunluk aralığı: 4,764-5,126 mm
- • Genişlik aralığı: 1,897-2,030 mm
- • Aks mesafesi aralığı: 2,870-3,075 mm
- • Yerden yükseklik aralığı: 140-288 mm
- • Maksimum lastik çapı: 858 mm
- 10 yılda 50 milyar Euro’dan fazla yatırım yapacak!
- Stellantis’in dört küresel BEV (batarya- elektrikli platformu), (STLA Small, STLA Medium, STLA Large ve STLA Frame), batarya hücresi kimyası, EDM, güç dönüştürücüler ve yazılım yönetiminin birbiriyle uyarlanabilir olmasıyla daha uzun yaşam döngüleri için tasarlanıp üretilmelerinin yanı sıra Stellantis’in yeni nesil elektrikli ve yazılım tanımlı araç teknolojilerini de (STLA Brain, STLA SmartCockpit ve STLA AutoDrive) destekliyor.
- Stellantis, Dare Forward 2030 stratejik planı kapsamında 2030 yılına kadar Avrupa’da tamamen elektrikli araç satan bir marka haline gelmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri’nde sattığı her iki araçtan birinin elektrikli olmasını hedefliyor. Bu nedenle marka önümüzdeki 10 yıl içerisinde elektrikliye geçiş için 50 milyar Euro’nun üzerinde yatırım yapıyor. Şirket, bu satış hedeflerine ulaşmak için Kuzey Amerika ve Avrupa’daki altı adet pil üretim tesisinin desteği de dahil olmak üzere yaklaşık 400 GWsa batarya kapasitesine sahip olarak elektrikliye dönüşüm sürecine öncülük ediyor. Stellantis, 2024 yılına kadar pazara tamamen yeni 48 adet elektrikli araç sürmeyi planlıyor ve 2038 yılına kadar, tüm alanlarda emisyonların sıfıra indirilmesi için çalışmalar yürütüyor.
Elektrikli Araçlar
Stellantis, STLA Large Platformu ile menzili 800 km’ye çıkaracak
Elektrikli Araçlar
Türkiye’de yenilenebilir kapasitenin artması depolamalı BESS talebindeki büyümeyi hızlandırıyor
EY (Ernst & Young) çatısı altında yer alan ve 120 ülkede 9.000’den fazla danışmanı bünyesinde barındıran EY-Parthenon (EYP) strateji danışmanlığı ekibinin Batarya Enerji Depolama Sistemleri’ne (BESS) yönelik hazırladığı rapor, tekil bir varlık olarak Batarya Enerji Depolama Sistemleri’nin ticari uygulanabilirliğini ve mevcut piyasa koşullarında gelir potansiyeli sunan temel iş modellerini ele alıyor. Aynı zamanda Batarya Enerji Depolama Sistemleri yatırımlarının ticari yönünü belirlemek için büyümeyi sağlayan itici güçlerini, teknoloji eğilimlerini, pazar düzenlemelerini, mevcut iş modellerini ve yatırım yaparken gelecek vaat eden bölgeleri analizlerle ortaya koyuyor.
Batarya Enerji Depolama Sistemleri küresel yerleşik kapasitesinin 2030 yılına kadar 160 GWh’den 1.800 GWh’ye çıkması, yani 10 kat büyümesi bekleniyor. Güçlü gelir potansiyeli sunan ve mevcut gelirlerin %90’ından fazlasını oluşturan enerji arbitrajı, yardımcı hizmetler ve kapasite mekanizmaları üç iş modeli olarak ortaya çıkıyor. Son maliyet artışlarına rağmen, sistem maliyetinin 2030 yılına kadar kilit pazarlarda %15-20 oranında düşmesi bekleniyor. Rapor, bağımsız Batarya Enerji Depolama Sistemleri pazarının çekiciliğinin, özellikle ABD, İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya ve Avustralya gibi ülkelerde artacağını öngörüyor. Başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede düzenleyici reformlar ile yatırım ortamı iyileşiyor, riskler azalıyor ve gelirler artıyor.
EY-Parthenon’un Batarya Enerji Depolama Sistemleri (BESS) üzerine hazırladığı rapor, “Batarya Enerji Depolama Sistemleri’ne tekil varlık olarak yatırım yapmanın zamanı geldi mi?” ve “Gelişen piyasa mekanizmaları, Batarya Enerji Depolama Sistemleri operatörleri ve yatırımcılar için daha kârlı ticari sonuçları nasıl mümkün kılıyor?” sorularını ele alıyor. Bu sorular ışığında tekil bir varlık olarak Batarya Enerji Depolama Sistemleri’nin, kilit pazarlardaki ticari uygulanabilirliğini iyileştiren ve mevcut piyasa koşullarında yatırımcılar için kredi açısından olumlu bir fırsat yaratan stratejik kaldıraçları açıklıyor.
BESS’in küresel pazardaki durumunu, yarınını ve geleceğini 5 trend şekillendiriyor
Batarya Enerji Depolama Sistemleri, enerji dönüşümünü hızlandırmak için önemli bir araç olarak öne çıkıyor. Günümüzdeki beş temel trend, Batarya Enerji Depolama Sistemleri’nin küresel pazardaki mevcut durumunu, bir sonraki adımını ve geleceğini şekillendiriyor.
Batarya Enerji Depolama Sistemleri talebinin önümüzdeki yıllarda hızla artması bekleniyor. Küresel pazardaki birleşme ve satın alma işlemlerinin, 2020 yılından bu yana elektrik dağıtıcılarının ve enerji oyuncularının artan yatırımlarının etkisiyle, 24,4 milyar dolara ulaştığı görülüyor. Buna ek olarak düzenleyici destek, sübvansiyonlar, teşvikler ve temiz enerji hedefleriyle yönlendirilen depolama sistemleri üretim kapasitesinin 2030 yılına kadar küresel olarak yılda 4 kat büyüyerek 421 GWh’ye ve yerleşik kapasitenin ise 1,800 GWh’ye çıkacağı ve %70’den fazlasının şebeke ölçeğinde olacağı tahmin ediliyor. Maliyet tasarrufu, yatırım erteleme ve fiyat arbitrajı gibi avantajlı iş modellerinin de yakın gelecekte birçok ülkede ortaya çıkması bekleniyor.
Aynı zamanda batarya depolama, enerji geçişindeki hızlanma için önemli bir kolaylaştırıcı olarak görülüyor. Artan kısıtlama, sınırlı ara bağlantılar, artan çatı güneş enerjisi kapasitesi ve elektrikli araç (EV) kullanımı, daha uzun süreli batarya depolama teknolojilerine olan ihtiyacı artırıyor. Hâlihazırda kullanılan lityum-iyon teknolojisi yanı sıra, maliyet ekonomisi ve enerji yoğunluğu arttıkça vanadyum akışı, katı hal ve sodyum iyon gibi yenilikçi batarya kimyası teknolojileri de ticari olgunluğa ulaşmaya devam ediyor.
Türkiye getiri potansiyeline sahip pazar
Batarya Enerji Depolama Sistemleri büyümesinin iyileşen ekonomik fizibilite, güçlü politika, regülatif düzenlemeler ve çeşitli devlet teşvikleriyle desteklendiği ABD, İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya ve Avustralya gibi olgun pazarlara kıyasla Türkiye, son gelişmelere rağmen, düşük-orta olgunluk seviyesinde değerlendiriliyor ve buna paralel bir getiri potansiyeline sahip pazar olarak öne çıkıyor. Bu doğrultuda, Türkiye Batarya Enerji Depolama Sistemleri pazarının gelecekte büyümesi için üç alandaki gelişmeler olumlu adımlar olarak görülüyor.
Türkiye’de yenilenebilir kapasitenin artması büyümeyi hızlandırıyor
Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı’na göre, 2030 yılına kadar kurulu gücün %61’inden fazlası 91 GW kapasiteyle yenilenebilir enerji kaynaklarından oluşacak. Aynı zamanda 2035 yılına kadar kurulu BESS kapasitesi de 15 GW’ye ulaşacak. Kurulu güçte hidro-elektrik harici yenilenebilir enerji kaynaklarının %90’ından fazlasını oluşturması beklenen rüzgar ve güneş enerjisi, BESS endüstrisine olan talebi olumlu yönde etkileyecek.
Türkiye’de çok fazla başvuru ve onaylanmış ön lisans bulunuyor
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) göre, Aralık 2023 itibarıyla tahmini 280 milyar dolar yatırım potansiyeline denk gelen toplam 260 GW kapasiteye sahip yenilenebilir enerji santrali için 5.968 adet Batarya Enerji Depolama Sistemleri başvurusu alındı. Ayrıca, Türkiye’de onaylanan ön lisansların toplam kapasitesi Eylül 2024 itibarıyla 658 başvuruyla 34 GWh’ye ulaştı. Ülkede kurulu ilk depolamalı kapasitelerin 2025 yılının son çeyreğinde tamamlanması bekleniyor.
Yerel üretim kapasiteleri artıyor
Türk üreticiler ve girişimciler, başta Ankara, İstanbul, Antalya ve Kocaeli dahil olmak üzere birçok ilde 1 GWh’nin üzerindeki kapasitelerle Batarya Enerji Depolama Sistemleri yatırım planlarını hâlihazırda açıkladı. Batarya hücresi montaj operasyonlarından işe başlayan sektör oyuncularının çoğunun, küresel şirketlerle gerçekleştirdikleri iş birlikleri sayesinde veya tek başlarına hücre üretimine genişleme planları bulunuyor. Ayrıca, gelişmekte olan yerel Batarya Enerji Depolama Sistemleri üreticilerini korumak amacıyla Ocak 2024’ten beri Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen prizmatik LFP bataryalar için Türkiye’de %30 ek gümrük vergisi uygulanıyor. Talebin büyümesine bağlı olarak ilave kapasite artışları, farklı coğrafyalara ve ülkelere satışlar ile yurtdışı üretim yatırımlar da yerel oyuncuların gelecek büyüme planları arasında bulunuyor.
Büyüme potansiyelini yedi stratejik kaldıraç belirliyor
EY-Parthenon’ın hazırladığı rapor, Türkiye dahil olmak üzere küresel pazarların çoğunda tekil bir varlık olarak Batarya Enerji Depolama Sistemleri’nin gelecekteki büyüme potansiyelini yedi stratejik kaldıracın belirleyeceğini ortaya koyuyor. Rapor, gelir modellerinin netleştirilmesi, düzenleyici mekanizmalar ve teşviklerin varlığı, yatırım maliyetinin azaltılması, altyapı esnekliği için doğru yerlerin bulunması ve yeni batarya teknolojilerinin izlenmesi gibi temel gelişmelerin gelecekte çok önemli olacağını belirtiyor.
- Batarya Enerji Depolama Sistemleri yatırımcılarının, batarya sistemi gelirleriyle gaz fiyatları arasında artan bir korelasyon olduğu için emtia fiyatlarındaki oynaklığı yatırım analizlerine dahil etmeleri gerekiyor.
- Mevcut kapasite piyasası mekanizmaları ve güvenilirlik endişeleri, BESS potansiyelini en üst düzeye çıkarmıyor, bu nedenle piyasayı daha etkili hale getirmek için ek reformlar gerekiyor.
- Yüksek sermaye harcaması, batarya hücresi fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı önemli yatırım duyarlılığını gösteren analizlerle projelerin
karakterize edilmesine imkân tanıyor. - En uygun konumun belirlenmesi, şebeke tıkanıklığının ve yenilenebilir santral konsantrasyonunun daha yüksek olduğu alanlara daha yakın konumlanarak kâr marjlarının artırılmasını sağlıyor.
- Şebeke ara bağlantı gecikmelerine yol açan, düzenleyici çerçeve eksikliğinin izin prosedürleri uzun süredir devam ediyor.
- Avrupa batarya hücresi kapasitesinin yaklaşık %70’i, Çin’e artan bağımlılık ve lityumun fiyat oynaklığı nedeniyle risk altında bulunuyor, bu yüzden büyümenin de büyük ölçüde sağlam tedarik zincirine bağlı olması bekleniyor.
- Vanadyum akışı gelecekte Li-ion ile rekabet edecek ve yatırım için daha iyi bir iş koşulları sağlayacak. Hidrojen depolama daha uygun maliyetli hale geldikçe de yeni bir alternatif olabilir.
EY Türkiye Vergi Bölümü Şirket Ortağı ve Sektörler Lideri Ateş Konca, “EY Parthenon analizi BESS’in kârlılığa ulaşması için küresel pazarlarda ölçeklenebilirliğine ve belirli stratejik kaldıraçların uygulanması gerektiğine dikkat çekiyor. Bunlar arasında gelir kesinliğinin artırılması, daha iyi bir konum stratejisi, etkili düzenleyici mekanizmalar, ölçeklendirme bağlantıları, tedarik zincirinin güçlendirilmesi ve yeni rakip teknolojilerin izlenmesi yer alıyor. Bu kaldıraçlar, BESS’in çeşitli pazarlardaki tam potansiyelini gerçekleştirmesi için önem taşıyor. Çünkü BESS’i sürdürülebilir enerji geleceğine giden yolda uygulanabilir bir ticari çözüm haline getirmek için dahil olan tüm paydaşların katılım göstermesi, yatırım ve iş birliği yapması gerekiyor. Tüm bunlarla birlikte BESS’in bağımsız bir varlık olarak geleceği her zamankinden daha umut verici görünüyor” dedi.
EY-Parthenon Türkiye Şirket Ortağı Cem Çamlı, “Batarya Enerji Depolama Sistemleri (BESS), her geçen gün yeşil enerji dönüşümünde kilit bir rol oynuyor ve ana kolaylaştırıcı araçlar arasında yer almaya hazırlanıyor. Sektörde yer alan birçok oyuncu, stratejik satın almalar ve ortaklıklarla sistem sağlayıcılarından operatörlerine ve entegratörlerine kadar değer zinciri boyunca BESS pazarına yatırım yapıyor. Diğer yandan mevcut regülasyonlar ve gelir modellerinde yeni gelişmeler devam ederken, BESS hizmetlerinde iş modellerinin çeşitlenmesi ile stratejik bir değişime de tanık oluyoruz. Stratejik kaldıraçlar, BESS’in uygulanabilir bir iş planı ile daha da yaygınlaşması için kritik hale geliyor” dedi.
Elektrikli Araçlar
613 km Menzilli Hyundai Yeni IONIQ 5 Türkiye’de Satışa Sunuldu
Hyundai, yenilikçi özellikler ve tasarım gelişmeleri sunan ödüllü IONIQ 5 modelinin makyajlı versiyonunu Türkiye’de satışa sundu. Geliştirilmiş IONIQ 5, özellikle tasarımda, iç mekanda ve pil teknolojisinde bazı değişiklikleri sunuyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de oldukça beğenilen IONIQ 5, makyajlı versiyonla beraber dış tasarımda güncellenmiş ön-arka tampon ve yeni bir jant dizaynı ile dikkat çekiyor. Yeni IONIQ 5, bu değişikliklerle beraber bir önceki modele kıyasla 20 mm daha uzun.
Yeni IONIQ 5’in iç mekanı da modern konfor ve ileri teknolojiyi buluşturan yeniliklerle öne çıkıyor. Siyah çerçeveli ekranları, güncellenmiş hareketli orta konsolu ve yenilenen koltuk tasarımıyla konforun ve estetiğin mükemmel uyumunu en iyi şekilde sunuyor. Yeni IONIQ 5’de tasarımsal değişikliklerin yanı sıra yeni eklenen “Arka Silecek” ve “Projeksiyon Tipi LED Akıllı Ön Aydınlatma Sistemi (IFS)”, mevcut sürüş deneyimini ve konforu üst seviyeye çıkartmayı hedefliyor.
Tasarımsal değişikliklere ek olarak teknik açından da geliştirilen IONIQ 5’in batarya kapasitesi 58 kWh’den 63 kWh seviyesine yükseltilirken güç ise 125 kW (170 PS) olarak açıklanıyor. Tek elektrik motoru ve arkadan itiş sistemi ile satışa sunulan otomobil, WLTP verilerine göre bataryanın yüzde 100 dolu olduğu durumda ortalama olarak 440 km sürüş menzili sunuyor.
Yeni IONIQ 5’in şehir içi kullanımındaki menzili ise 613 km’ye kadar çıkabiliyor. Bu sayede araç bir önceki modele göre birleşik kullanımda yaklaşık yüzde 15 daha fazla menzil sunuyor. IONIQ 5’in 0-100 km/s hızlanması ise “Advance” donanım seviyesinde 8,5 saniye. Aracın ulaşabildiği maksimum hız da 185 km/s ile sınırlandırılmış.
Hyundai’nin E-GMP platformuyla üretilen Yeni IONIQ 5, 800 voltluk batarya sistemi sayesinde 350 kW ultra hızlı DC şarj cihazına bağlandığında yalnızca 18 dakikada yüzde 10’dan yüzde 80 düzeyine şarj edilebiliyor. Bu altyapı sayesinde, WLTP normlarına göre IONIQ 5 kullanıcılarının 100 km menzil elde etmek için ultra hızlı şarj istasyonlarında yalnızca 5 dakika şarj etmeleri yeterli.
Hyundai, Yeni IONIQ 5 modelini Türkiye’de Advance donanım seviyesi ve 7 farklı dış renkle satışa sunarken aynı zamanda batarya garantisini de 8 yıl olarak veriyor.
Elektrikli Araçlar
Honda 0 Serisi’nin yeni teknolojilerini tanıttı
Honda, tamamen elektrikli 0 Serisi’ndeki güncel gelişmeleri ve yeni teknolojileri Japonya’da gerçekleştirdiği basın toplantısı ile duyurdu. Honda’nın elektrifikasyon stratejisi ve karbon nötr hedefi kapsamında hayata geçirilen Honda 0 Serisi’ndeki toplam yedi modelin 2030 yılına kadar satışa sunulması planlanıyor. Honda 0 Serisi’ndeki yeni nesil teknolojiler sayesinde Honda, müşterilerine sürüş destek sistemleri ile daha güvenli, batarya yenilikleri ile daha verimli, dijital kullanıcı deneyimi ile mobiliteyi kolaylaştıran özellikleri bir arada sunmayı hedefliyor. Ocak ayında Amerika’da gerçekleşecek CES 2025’te Japonya’daki toplantıda tanıtılan teknolojilerin yer alacağı yeni bir Honda 0 Serisi modelinin tanıtılması hedefleniyor.
Honda elektrifikasyon stratejisi kapsamında tamamen elektrikli Honda 0 Serisi’ndeki güncel gelişmeleri ve yeni nesil teknolojilerini Japonya’daki toplantısında tanıttı. Gerçekleştirilen “Honda 0 Teknoloji Toplantısı”nda yeni teknolojiler ve 0 Serisi’ne dair yaklaşımlar açıklanırken; Honda’nın elektrifikasyon ile ilgili global vizyonu vurgulandı. Karbon nötr hedefi kapsamında Honda, 2030 yılına kadar küçük, orta ve büyük boyutlu olmak üzere toplam yedi adet Honda 0 Serisi modelini satışa sunmayı hedefliyor. Honda 0 Serisi ile ilgili ilk önemli adımı, bu yılın başında gerçekleştirilen CES 2024’te Saloon ve Space-Hub isimli iki konsept modelini tanıtarak atmıştı. Serinin ilk seri üretim modelinin 2026 yılında satışa sunulması planlanırken; modelin tasarımının konsepte benzer olacağı ve serinin amiral gemisi olarak öne çıkacağı belirtiliyor. Ocak ayında Amerika’da gerçekleşecek CES 2025’te ise Japonya’daki toplantıda tanıtılan teknolojilerin yer alacağı yeni bir Honda 0 Serisi modelinin tanıtılması planlanıyor.
İnsan odaklı yaklaşımı temel alan Honda 0 Serisi, “İnce, Hafif ve Bilge” prensibi ile “Sıfır” felsefesi esasına dayanarak tasarlanıyor. Bu yenilikçi yaklaşım; sanatsal tasarım, gelişmiş sürüş destek sistemleri (AD/ADAS), Nesnelerin İnterneti (IoT) ile araç içi yaşam alanı, sürüş keyfi ve elektrik verimliliği olmak üzere beş temel değeri kapsıyor.
Honda 0 Serisi’ndeki yeni nesil teknolojiler
Honda, yeni tasarım yaklaşımıyla elektrikli araçları yeniden şekillendiriyor. “İnce” prensibi, alçak profilli ve kısa çıkıntılara sahip tasarımlar kullanarak araçları hem estetik hem de daha konforlu hale getirmeyi amaçlarken; “Hafif” prensibi ise, daha dinamik bir sürüş deneyimi sunarken elektrik verimliliğini en üst düzeye çıkarmayı hedefliyor. Bu kapsamda Honda, ultra yüksek dayanımlı çelik kullanarak yeni bir elektrikli araç platformunu hayata geçirdi. Kompakt e-Aks ve ince batarya paketiyle birleşen bu yapı, araç içi alanın daha verimli kullanılmasına olanak tanıyor. Bu platform, ince batarya paketi ve kompakt e-Aks ile birleşerek, aracın ağırlık merkezini düşürüp dengeli ve dinamik bir sürüş sağlıyor. Yüzde 40 küçültülen e-Aks, daha kompakt bir yerleşim sunarak kabin alanını genişletiyor. Diğer yandan Honda’nın geliştirdiği aktif aerodinamik sistem, aracın hızına göre ön aero deflektörünü devreye sokarak hava direncini azaltıyor. Özellikle SUV gibi yüksek yapılı araçlarda enerji verimliliğini artıran bu yeni teknoloji, düz yolda da yüksek stabilite sağlıyor. Aynı zamanda Honda’nın yeni gövde rijitliği yönetimi ile virajlarda araç üzerindeki yük dağılımı optimize edilerek yol tutuşu ve sürüş keyfi artıyor.
Honda’nın gelişmiş üretim teknolojileri
Honda, elektrikli araç üretiminde ileri üretim teknolojileriyle öne çıkıyor. Batarya gövdelerinin üretiminde kullanılan yeni döküm teknolojisi sayesinde, parça sayısının önemli ölçüde azaltılması planlanırken; bu hamlenin üretim verimliliğini artırması amaçlanıyor. Böylelikle, farklı araç modelleri için esnek bir üretim süreci sunuluyor. Araç gövdesini hafifletmek için dünyanın ilk CDC birleştirme (metal kaplama) teknolojisini kullanan Honda, yüksek dayanımlı malzemelerle aracın ağırlığını azaltırken aynı zamanda güvenlik performansını artırıyor. Honda mühendisleri tarafından geliştirilen bu teknoloji sayesinde elektrikli araçların verimliliği yükseltilerek daha hafif ve dayanıklı araçlar üretilmesine olanak sağlanıyor. Ek olarak batarya paketlerinin montaj hattında kullanılan esnek hücre üretim sistemi, otomatik yönlendirmeli araçlar ile çalışarak üretim süreçlerini daha esnek hale getiriyor. Honda’nın yeni nesil gelişmiş üretim teknolojileri, farklı araç modellerine ve üretim hacimlerine uyum sağlanması ve verimlilik iddiası ile dikkat çekiyor.
Honda’nın akıllı teknolojilerle yükselen mobilite vizyonu
Honda’nın “Bilge” prensibi doğrultusunda, gelişmiş sürüş destek sistemleri (AD/ADAS), yeni nesil teknolojilere odaklanarak sürücülere güvenli ve sorunsuz bir mobilite deneyimi sunmayı amaçlıyor. Honda SENSING Elite donanıma sahip Legend modeli, Seviye 3 otonom sürüş özellikleri ile 2021 yılında satışa sunularak gelecek dönemin habercisi oldu. Honda 0 Serisi’ndeki seri üretim modeller de otonom sürüş özelliklerine sahip olacak ve otonom sürüş teknolojisini kablosuz güncellemelerle geliştirecek. Honda, uzun vadede bilgi birikimi ve tüketici deneyimleri ile akıllı teknolojileri geliştirerek yazılım tanımlı araçlar (SDV) üretmeyi hedefliyor. Bu yeni nesil araçlar, her müşteri için kişiselleştirilmiş çözümler sunarak kendilerini daha akıllı hale getirecek.
Honda, otomatik sürüş teknolojisini geliştirerek sürüş keyfini artırmayı ve enerji yönetimini optimize etmeyi hedefliyor. Gelecek nesil elektrikli araçlar, entegre sistemler ile sürücü ve araç arasında güçlü bir bağlantı kuracak; üç boyutlu sensörleri sayesinde daha kontrollü sürüş deneyimi sunulacak. Honda 0 Serisi, batarya ve termal yönetim teknolojilerini birleştirerek konforlu bir kabin ve pratik bir menzil sağlayacak. Son olarak Honda, dijital kullanıcı deneyimi (UX) geliştirerek kullanıcı stresini azaltmayı ve araç içi keyfi artırmayı amaçlıyor. Kişiselleştirilmiş sesli asistan ve görüntü tanıma teknolojisi, kullanıcılara optimize edilmiş öneriler sunarak mobilite deneyimini eğlenceli hale getirecek yenilikçi çözümlerle desteklenecek.
-
Genel5 yıl önce
Toyota Corolla Hatchback Tanıtıldı, İŞTE FİYAT LİSTESİ!!
-
Genel6 yıl önce
İletişim
-
Genel6 yıl önce
Biz Kimiz?
-
Genel6 yıl önce
Reklam ve Sponsorluk
-
Genel6 yıl önce
Gizlilik politikası
-
Genel5 yıl önce
Bu Tarihi Not Edin! “30-31 Mayıs 2020”
-
Genel5 yıl önce
Renault’dan Kaçırılmayacak Kampanya: “Şimdi Al Eylül’de 750TL Taksitle Ödemeye Başla”
-
Genel4 yıl önce
Yaz tatili öncesi lastiklerinizi kontrol etmeyi ihmal etmeyin